Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hasan Taşkıran

Hasan TaşkıranSelçuklu Devletlerinde Suikastlar yazarı
Yazar
6.7/10
9 Kişi
18
Okunma
1
Beğeni
962
Görüntülenme

En Beğenilen Hasan Taşkıran Gönderileri

En Beğenilen Hasan Taşkıran kitaplarını, en beğenilen Hasan Taşkıran sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Hasan Taşkıran yazarlarını, en beğenilen Hasan Taşkıran yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Böyle mükemmel bir ölüm az görülür :D
Sultan Muhammed Tapar, Şahdiz Kalesi'nin kesin olarak ele geçirilmesi emrini vererek askerlerini kaleye sevk etti. 25 Haziran 1107 tarihinde başlayan hücum sırasında Ahmed b. Attâş'ın yanında savaşacak ve onu müdafaa edecek az sayıda adamı kalmıştı. Bâtinilerin ileri gelenlerinden olan ve sultana sığınan birinin göstermiş olduğu yoldan kaleye çıkan askerler, Ahmed b. Attâş ve yanındaki seksen kişiyle çetin bir mücadeleye girişerek Bâtınilerin çoğunu öldürdüler ve bu fesat yuvasını ele geçirdiler. Kalenin Selçuklular tarafından fethiyle birlikte Ahmed b. Attaş da esir alındı. Bir hafta bekletildikten sonra sultanın emriyle şehrin her tarafında gezdirilerek derisi yüzüldü. Bu arada oğlu öldürüldü ve karısı da değerli mücevherlerini takarak kendini kaleden aşağıya attı.
Sayfa 101 - Selenge Yayınları
Reşiduddin yakılan çifti şu şekilde aktarır;
"Dar bir sokağın girişinde bulunan kör bir adam: "Allah'ım bu kör adamı ellerinden tutup kapısının önüne getiren her kimse, onu bağışla" şeklinde dua ediyordu. Bu dar sokak sanki bir ölüm yoluymuş gibi uzun ve karanlıktı ve adamın evi bu sokağın sonunda bulunmaktaydı. Bu evin girişine bir kuyu kazmışlardı, ve yardım eden Müslümanları bu kuyudan aşağı atıyorlardı. Hatta kuyunun altında geçişler, yeraltı odaları ve özel odalar bulunmaktaydı. Altı ay boyunca bu böyle sürdü ve yaşlısı genciyle şehrin pek çok insanı ortadan kayboldu. Bir gün, yaşlı bir kadın, evden bir şey almaya çalışana dek hiç kimse bu sırrı açığa çıkaramadı. Kadın, acıklı inlemelerin sesini duyunca, evdekiler kadının yaptıklarını anlamasından korktular. Onu, ekmek verecekleri bahanesiyle eve çağırdılar. Kadın korktu ve kaçtı. Sokakta bulunan bir grup insana: "Bir evden gizemli bir yakınma sesi duydum ve birkaç kişi beni şeytanlaştırmaya çalıştı" demesi üzerine şehirde kaybettiği yakınlarını arayan büyük bir kalabalık evin kapısına geldi. Kuyuda kimisi ölü, bazıları çivilerle duvara asılı, bazıları zar zor nefes alabilen 300-400 civarında insan buldular ve adamı, karısını, onlara yardım edenleri evle beraber derhal yaktılar."
Sayfa 120 - Selenge Yayınları
Reklam
Hasan Sabbah ve adamlarına karşı muhalif olan devlet adamları, emirler, kumandanlar, suikastlara karşı önlem amacıyla elbiselerinin altına zırh giymişlerdir. Bu kişiler, zırhlarını giymedikleri zamanlar adeta sokağa bile çıkamıyorlardı ve dolayısıyla halkda müthiş bir korku ve endişe vardı.
Sayfa 117 - Selenge Yayınları
Sultan Melikşah zamanının önemli olaylarından bir tanesi de Hasan Sabbah meselesiydi. Hasan Sabbah, gizli olarak yürüttüğü Batini faaliyetlerini propaganda ve suikastların ötesine taşıyarak Sultan Melikşah'a tabi Alamut kalesini ele geçirmiş (4 Eylul 1090) ve burada bir Ismaili Devleti kurmuştu. Hasan Sabbah ve fedaileri, bir yandan Selçuklu topraklarına askeri saldırılarda bulunurken, diğer yandan manevi manada halkın inanç ve itikadını zedelemek için propaganda faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Bu propagandalara karşılık verenler ise suikastlara veya aşikar bir şekilde işlenen cinayetlere maruz kalarak bertaraf edilmekteydiler.
Sayfa 74 - Selenge Yayınları
243 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Kitap arkası
Suikast eylemleri tarihin her döneminde her devlet ve millet bünyesinde meydana gelmiş, siyasî ve dinî amaçlı olarak tertiplenmiş terör olaylarıdır. İslam dünyasında bu tarihi olayların yoğun olarak yaşandığı dönem, Ortaçağ Türk-İslam dünyasını zirveye taşıyan Selçuklu devletlerinde daha yoğun suikastlara sahne olmuştur. Selçuklu devletlerindeki suikastların çoğunda Ortaçağda İslam dünyasının başına bela olan Hasan Sabbah ve ona bağlı Haşhaşilerin imzası vardır. Fakat Anadolu Selçuklu Devleti’ndeki suikastlarda Haşhaşilere rastlanmaz. Bu suikastlardan yalnızca sultanlar, vezirler ve ordu komutanları değil mezhep belasına din adamları da nasiplerini almışlardır. Kısacası bu kör dövüşte melik meliki, komutan komutanı, vezir veziri, din adamı din adamını ortadan kaldırtmış, Haşhaşiler de tetikçilik yapmışlardır. Öyle ki, Selçuklu melikleri rakiplerini ortadan kaldırmak için, Haşhaşilerle işbirliği yapmaktan, mezhebini değiştirip Şiiliğe geçmekten bile çekinmiyorlardı ki, Haleb hâkimi Rıdvan b. Tutuş bunun en iyi örneklerindendir. Elinizdeki bu eser, Türkiye’de sahasında yapılmış ilk kapsamlı çalışmadır ve sayfalar arasında gezinirken, koca bir imparatorluğun, ondan kopan sultanlıkların nasıl zamansız yıkılıp gittiklerinin hikâyesini okuyacaksınız.
Selçuklu Devletlerinde Suikastlar
Selçuklu Devletlerinde SuikastlarHasan Taşkıran · Selenge Yayınevi · 201514 okunma
Sadeddin Köpek'in saltanatı ele geçirmek için başvurduğu oyun
Sadeddin Köpek'in kökeni ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. Fakat o, özellikle Anadolu Selçuklu tahtını ele geçirmek ve sultan olmak, bu bağlamda kendisini meşru kılmak için Selçuklu soyundan geldigini iddia etmiştir. Öyle ki Sadeddin Köpek'in annesi Şahnaz Hanım Konya'nın ileri gelen saygın ailelerinden birinin kızıydı. Oldukça erkili bir güzelliğe sahipti. Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, bir rastlantı sonucu bu kızı görmüş ve aşık olmuştur. Kızın büyük annesi ata aracılık ederek sultan ile kızı buluşturmuştur. Bundan sonraki görüşmelerden sonra kız hamile kalmış, bunun üzerine kurnaz büyük anne, kızı hemen Konya eşrafından birinin oğlu ile evlendirmiştir. Kız evlendiğinde iki aylık hamileydi. Böylece Sadeddin Köpek'in annesi evlendikten yedi ay sonra dünyaya gelince kadının büyük annesi tekrar devreye girerek torununun kocasına Sadeddin Köpek'in yedi aylık olduğunu söylemiştir. Güya Şahnaz Hanım'ın beyi Sultan I. Gıyaseddin'in oğlu Sadeddin'i kendi oğlu gibi büyütmüştür. Büyük anne, ölmeden evvel bu sırrını torunu Sadeddin Köpek'e anlatmıştır.
Sayfa 208 - Selenge Yayınları
Reklam
Sultan Berkyaruk suikasti; Batınilerin, Nizam'ül Mülk'e yönelik eylemden sonra girişmiş oldukları en büyük suikast girişimidir.
Sayfa 92 - Selenge YayınlarıKitabı okudu
Halife Müsterşid Billah'ın öldürülmesi
29 Ağustos 1135 tarihinde halife Bağdat'a dönmek üzereyken Emir Kuran Han, Sultan Sancar'ın elçisi sıfatıyla geldi. Halk, elçiyi karşılamaya çıktı. Halifeyi korumakla görevli olan muhafızlardan biri de onun yanında ayrıldı. Halifenin çadırı biraz uzağa kurulmuştu. Bu yüzden etrafın da fazla çadır yoktu. Bu sırada gelen elçilik heyetinin arasına karışmış olan yirmi dört tane Batini suikastçi, bu durumu fırsat bilip kalabalıktan sıyrılarak gizlice halifenin çadırına sızdılar. Halifenin üzerine yürüdüler ve içeri girerek onu öldürdüler. Halifeyi yirmiden fazla yerinden yaralamış, burnunu ve kulaklarını keserek çırılçıplak bir halde ortada bırakmışlardı. Böylece Halife Müsterşid, Meraga'daki çadırında suikast neticesinde öldürüldü.
Sayfa 128 - Selenge Yayınları
Anne gibi anne be! :D
Şemsü'l–Mülük, İmadeddin Zengiye mektup yazarak Dımaşkı kendisine teslim etmek istediği ve onu süratle Dımaşk'a gelmeye teşvik ettiği, şehirdeki erzak ve malların hepsini Sarhadla naklettiği ortaya çıktı. Arka arkaya elçiler gönderip Zengi'yi Dımaşk'a girmeye teşvik etti ve ona "Eğer geç kalırsan Dımaşk'ı Haçlılara teslim ederim" dedi. Bunun üzerine Zengi, derhal harekete geçti. Bu haber Dımask'ta duyulunca babasının ve dedesinin adamları buna çok içerlediler ve çok üzüldüler. Adamlar durumu annesine arz edince o da üzüldü ve zoruna gitti. Oğlundan korktu ve oğlunu rahatlıkla öldürebilmeleri için onlara kolaylık sağlamayı vaat etti. Daha sonra annesi, askerlerinin oğlunun yanında olmadığı bir an kollamaya başladı. Onu böyle bir vaziyette görünce kendi askerlerine oğlunu öldürmelerini emretti. Bunun üzerine Şemsü'l-Mülük İsmail öldürüldü, askerleri ve adamları görsün diye cesedini sarayın bir yerine atmalarını emretti. Adamları, onu öldürülmüş bir vaziyette görünce, ondan kurtuldukları için çok sevindiler.
Sayfa 114 - Selenge Yayınları
Sultan Berkyaruk, kendisine karşı ayaklanan kişileri bertaraf edip, ihmal etmiş olduğu Batınilere karşı Selçuklu topraklarında mücadele ederken, bu suikastçı gurubun hedefi oldu. Sultan Berkyaruk, 488 senesi Ramazan ayında (Eylül 1095) Sicistanlı maskeli birisi tarafından kolundan yaralandı. Suikastçı yakalanarak sorguya çekilince, suikast eyleminin gerekçesi olarak, sultanın son zamanlarda Bâtınîlere karşı uyguladığı politikayı ve kendileriyle etkin mücadelede bulunan kişilerin vezirlik ve diğer bazı mevkilere getirilmelerini gösterdi.
Sayfa 91 - Selenge Yayınları
65 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.