Helmuth Karl Bernhard von Moltke (26 Ekim 1800, Parchim, Mecklenburg-Schwerin – 24 Nisan 1891), Alman Mareşal. Yeğeni Helmuth Johann Ludwig von Moltke, Generaloberst rütbesiyle 1908-14 yılları arası Alman Ordusu Genelkurmay Başkanı olarak I. Dünya Savaşı'nda da görev aldı.
Babası, Danimarkalı Korgeneral Friedrich Philipp Victor von Moltke'ydi (1768-1845). Dokuz yaşındayken Holstein Hohenfeld'e yatılı olarak bir okula gönderildi. Onbir yaşında Danimarka Kopenhag Harp Okulu'na girdi. 1818 yılında Teğmen rütbesiyle Danimarka Ordusuna göreve başladı. 1822 yılında Frankfurt'ta (Oder) konuşlu 8. Piyade Alayı'na atandı. 1823 yılında Prusya Harp Akademisi'ne başladı. 1826 yılında Prusya Ordusu'na katıldı.
Carl von Clausewitz'in etkisi altında kalarak askeri tarihe merak sardı. 1838 yılında Genelkurmay'da görev almaya başladı. 1835-1839 arasında Osmanlı Ordusu'nda öğretmenlik ve müşavirlik yaptı. Osmanlı başkumandanı Hafız Osman Paşa maiyetinde müşavir olarak Nizip Muharebesi'ne katıldı. Berlin'e dönünce önce Magdeburg'daki 4. kolordu kurmay başkanlığına, sonra veliaht Friedrich Wilhelm'in yaverliğine atandı. 1857 yılında Friedrich Wilhelm imparator olunca, Genelkurmay Başkanlığı'na getirildi.
1866 ve 1870 savaşlarında Avusturya ve Fransa'ya karşı harekâtı yönetti ve büyük saygınlık kazandı. Alman İmparatorluğu'nun kuruluşundan sonra, 1871'de kont, 1872'de Yüksek Meclis üyesi oldu. 1870'in konfederasyon ordusunu gerçek bir Alman ordusu haline getirdi. Komutası altında bu orduya Prusya askeri geleneğini aşıladı. 1888'e kadar 31 yıl Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttü.
4 Nisan 1891 tarihinde Berlin'de öldü. Cenazesi, askeri törenle çevrili halde ve Kaiser II. Wilhelm'de dahil binlerce kişinin yer aldığı bir devlet töreni düzenlendi. Bismarck cenazesine katılmadı. Binlerce asker, Kaiser'in önderliğinde, Berlin'in Lehrter Demiryolu İstasyonu'na Tabutuna eşlik etti.[1] Moltke'nin naaşı, Kreisau sitedeki aile mezarlığına defnedildi. Ancak Kreisau (şimdi ki Krzyzowa, Świdnica ili) II. Dünya Savaşı'ndan sonra talan edildi. Günümüzde mezarına ait hiçbir iz mevcut değildir.[2]
Almanca, Danca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve Türkçe olmak üzere 7 dil bilmekteydi.
Briefe aus der Türkei (Türkiye'den Mektuplar) adlı kitabı Türkiye'de Moltke'nin Türkiye Mektupları ismi ile basıldı.
Bu büyük icattan, yani tütün çubuğunun bulunmasından önce Türkler nasıl yaşarlardı acaba? İnsan bunu bir türlü düşünemiyor. Sahiden Osman, Bayezıt ve Mehmet'in arkadaşları ele avuca sığmaz bir milletmiş, at sırtından inmez, diyarlar ve şehirler zaptederlermiş. Süleyman'ın gününden sonra yine de ara sıra komşularına musallat olmuşlar ama çoğu zaman oturan insanlarmış; bugün ise çoğu zaman tütün içen bir millet haline gelmişler, çünkü kadınları bile çubuk içiyor.
Bir gün Malatya'da cemaatiyle birlikte şehre dönen bir eşekçiye rastladım. Adam her halde beni paşanın yanında görmüş olacaktı ve bana iltifatta bulunmaya niyetlenmişti, daha ben neye uğradığımı bilmeden beni kolumdan tuttu ve eşeğini önüme çekti, «bin gözüm!» dedi. Ben teşekkürle yolumda gitmeme müsaade etmesini rica ettim. «Vallah sana yazıktır, yayan yürüme!» dedi. Ben ona bir ahır dolusu atım ve katırım olduğunu söyledim, fakat adam aklına koyduğundan vazgeçmedi,
Paşa efendimiz bir mollalar divanı kurdu; şimdi yanımızda bunlardan düzinelercesi var ve feriklerden daha ileride geliyorlar( ihtimal ki fetva yazılıp tamamlanıncaya kadar) .
René Descartes , iyi kitaplar okumanın, bu kitapları kaleme alan geçmiş yüzyılların en kültürlü zihinleriyle sohbet etmek ya da daha doğrusu, bu zihinlerin en iyi düşüncelerini açıkladıkları iyi yönetilmiş bir diyaloğa katılmaya benzediğini ifade etmiştir.
Feldmareşal
Helmuth von Moltke'nin daha önce dilimize çevrilen Türkiye Mektupları yapıtını okumuştum. Oysa bu yapıt,
Carl Von Clausewitz'ten sonraki en büyük askerî dehalardan birini anlamak için yeterli değildi. Nihayet bu büyük dehanın harp sanatına dair yazılarının derlendiği yapıtını temin edebildim. Descartes'ın ifadesiyle, geçmiş yüzyılların askerlik ve strateji alanındaki sayılı dehalarından birinin en yetkin düşüncelerini açıkladığı bir diyaloğa katılmak, haliyle heyecan verici bir tecrübe olacak.
Moltke'nin bizim için önemi ise Sultan II. Mahmut döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nda 1835-1839 yılları arasında askerî danışman olarak görev yaparak ordumuzun modernleşmesine önemli katkılar sağlamış olmasıdır.
Helmuth von Moltke 'nin 2. Mahmud reformları hakkında söylediği, belki de bütün Türk modernleşmesinin özeti niteliğinde olan, söz;
"En Turquie on a commence la reforme par la queue."
"Türkiye’de devrimlere kuyruğundan başlandı."
Moltke’nin de belirttiği gibi değişim için tabandan bir talep olmayışı, çıkar çevrelerinin, çürümüşlük ortamımdan beslenenlerin, din tüccarlarının engellemeleri bu topraklarda yapılmış ve yapılmakta olan ıslahatların içselleştirilememesinin en büyük sebepleri.. Özellikle günümüz Türkiyesi ile kötü anlamda bir sürü örnek bulmak mümkün kitapta. Liyakatin önemsenmemesi, mollaların kritik savaşlara müdahil olması, rüşvetin ve ayrımcılığın normaline edilmesi... ilginç olan yeniçerileri ortada kaldıran kudretli 2. Mahmud’un bile ne yaparsa yapsın bu çürümüşlükle başedememesi
200 yılda Türkiye'de değişen hiçbir şey olmadığını anlıyorsunuz. Kendisinin gözlem ve tasvir yeteneği muhteşem. Zaten kişisel serüveni dehasını kanıtlıyor. Mutlaka okunmalı
XIX. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili, gözleme dayanılarak yazılmış yansız ve seçkin bir eser. Feldmareşal Helmuth von Moltke 1800 yılında Almanya’da doğdu; eski bir aristokrat aileye mensuptu. 1836-1939 yılları arasında gezmek üzere geldiği Türkiye’de askeri uzman ve danışman olarak kaldı. Başta İstanbul ve Boğaziçi olmak üzere birçok yerin haritasını yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nun birçok yerini gezdi, doğu illerinde küçük askeri hareketlere katıldı; Mısır ordusuyla Nizip’te yapılan ve bozgunla sonuçlanan savaşta aktif rol aldı, ama bütün çabalarına rağmen sonucu önleyemedi. 1858-1888 yılları arasında Prusya devleti genelkurmay başkanlığına atandı. 1891’de Berlin’de ölen Moltke, alışılagelmiş komutan tiplerinden fazla, bir bilgine benzerdi; çok az konuşur, gözlemlerinde yanılmaz ve bunları arı bir dile yansıtırdı. Özgün adıyla Türkiye’deki Olaylar ve Durum Üzerine Mektuplar olan bu eser, Moltke’nin aile ve dostlarına Türkiye’den yolladığı mektupların bir araya toplanmasıyla meydana gelmiştir.