Cinsel işlevleri açısından bedenin denetlenmesi, gelenek ve hukuk yoluyla gerçekleşir. Örneğin, Türk hukukunda kadın bedenine karşı cinsel içerikli bir suç olarak tanımlanan tecavüz, “kişilere karşı suçlar” başlığı altında değil, “Adabı Umumiye ve Nizam-ı Aile Aleyhine Cürümler” başlığı altında sınıflandırılmıştır. Dolayısıyla tecavüz, “kadına karşı değil, toplum adabına ya da aileye karşı işlenen bir suç niteliği taşıyor. (...)
TCK, sözkonusu suçu, namus, iffet, şan, şeref kavramları çerçevesinde tanımlayarak, aslında, örf, adet ve gelenekleri korumaktadır. Bunun nedeni, gelenekten sapma olması halinde, cemaatin karşı karşıya kalacağı ceza (bu ceza Tanrısal da olabilir) ya da olumsuzluk, bireyden çok cemaatin bütüne zarar verir. Burada olumsuzluktan kasıt, belirli bir toplumsal güç yapılanması anlamında düzenin bozulmasıdır.
Örtünme sorunsalı, bu çerçevede, kadının, ortak toplumsal alanlarda erkeklerle etkileşime girdiği durumlarda, cinselliği ahlaki denetim altına alma girişimidir. Bunun nedeni, denetimsiz cinselliğin, özellikle de kadın cinselliğinin, ahlak dışı ve toplumsal düzene bir tehdit olarak görülmesidir. Bu nedenle, cinsel çekim nesnesi olarak kadın bedeni, özel/mahrem alanda farklı, toplumsal etkileşim alanlarında farklı giyim kodları ile cinselliklerinin baskı altına alınması amacına hizmet eder. (...)
Bu bağlamda örtü, sadece, maddi, elle tutulan, gözle görülen kıyafet değildir. Kadının davranışlarını, konuşmalarını, oturuşunu, kalkışını, kısaca herşeyini, mümkün olduğunca daha az cazip kılmasını sağlamak üzere kodlamaktır.