Aslında Türkiye’de seküler/modernistlér ile Islamcı/geleneksel bakış açıları arasında, devlete ait alanın hakimiyeti üzerine daima bir gerilim olmuştur. Devlet açısından, bireyin vicdanıyla sınırlanmış, geleneğin içinde ve ritüellerin yerine getirilmesi şeklinde bir din algısına karşın, siyasal İslam’ın devleti ele geçirip sonradan toplumu dönüştürme talepleri, gerilimin iki uç noktasıdır.