Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hikmet Kırık

Hikmet KırıkTürk Siyasal Modernleşmesi yazarı
Yazar
Çevirmen
9.0/10
1 Kişi
8
Okunma
6
Beğeni
2.685
Görüntülenme

Hakkında

Prof. Dr. Hikmet Kırık, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Aynı yıl yine İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Para-Banka Bölümünde Yüksek Lisans programına devam etti. 1990 Yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı burs sınavlarını kazanarak Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları yapmak üzere İngiltere’ye gönderildi. Leicester Universitesi’nde Televizyonun Uluslararasılaşması ve Ulusal Egemenlik başlıklı Yüksek Lisans ve Westminster Üniversitesi (Londra) İletişim ve Enformasyon Çalışmaları Merkezi’nde Türkiye’de toplumsal Değişim ve Kamusal Alan Olarak Televizyon Yayıncılığı başlıklı Doktora çalışmasını tamamladı. Akademisyen olmadan önce bir süre gazetecilik yaptı. 1998-2001 yılları arasında KKTC’de Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, 2001 yılından itibaren de İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2007 yılından bu yana görevini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde sürdürmektedir. Prof.Dr. Kırık aralarında milli Savunma Üniversitesi Atatürk Stratejik Araştırmalar Enstitüsü olmak üzere farklı üniversite ve araştırma enstitülerinde Yüksek Lisans ve Doktora düzeyinde dersler vermektedir. İletişim ve siyaset, Siyasal Modernleşme, Kamusal Alan, Yönetişim ve Demokratikleşme ile Cumhuriyet Dönemi Türk Siyasal Hayatı alanlarında eserleri bulunmaktadır.
Unvan:
Türk Akademisyen, Yazar, Profesör
Doğum:
null
Ölüm:
null

Okurlar

6 okur beğendi.
8 okur okudu.
5 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Reis yine çıktı meydana :d
Nietzsche’ye göre bedenin hor görülmesi, aslında kendini ortadan kaldırmak isteyen, yaşama arzusu ve saygısı kal­mamışların bilinçsiz kıskançlığıdır.
Reklam
Osmanlı Devleti, “aşırı derecede aşkın bir devlet” olarak, gerçek bir siyasal güçtür ve hem yetkesini, hem de meşruiyetini sultanın ihtiyari yasa yapma ve bununla ilgili olarak hukuki anlamda yaptırım uygulama kapasitesine sahip olmasından alır.16 Devletin, Osmanlı toplumsal yapısındaki merkezi konu­mundan hareketle, Osmanlı toplumunu, “devlet etrafında örgütlenmiş toplum” olarak tanımlayabiliriz.
Biraz uzun ama önemli
Cinsel işlevleri açısından bedenin denetlenmesi, gelenek ve hu­kuk yoluyla gerçekleşir. Örneğin, Türk hukukunda kadın bedenine karşı cinsel içerikli bir suç olarak tanımlanan te­cavüz, “kişilere karşı suçlar” başlığı altında değil, “Adabı Umumiye ve Nizam-ı Aile Aleyhine Cürümler” başlığı al­tında sınıflandırılmıştır. Dolayısıyla tecavüz, “kadına karşı değil, toplum adabına ya da aileye karşı işlenen bir suç ni­teliği taşıyor. (...) TCK, sözkonusu suçu, namus, iffet, şan, şeref kavram­ları çerçevesinde tanımlayarak, aslında, örf, adet ve gele­nekleri korumaktadır. Bunun nedeni, gelenekten sapma olması halinde, cemaatin karşı karşıya kalacağı ceza (bu ceza Tanrısal da olabilir) ya da olumsuzluk, bireyden çok cemaatin bütüne zarar verir. Burada olumsuzluktan kasıt, belirli bir toplumsal güç yapılanması anlamında düzenin bozulmasıdır. Örtünme sorunsalı, bu çerçevede, kadının, ortak top­lumsal alanlarda erkeklerle etkileşime girdiği durumlarda, cinselliği ahlaki denetim altına alma girişimidir. Bunun nedeni, denetimsiz cinselliğin, özellikle de kadın cinselli­ğinin, ahlak dışı ve toplumsal düzene bir tehdit olarak gö­rülmesidir. Bu nedenle, cinsel çekim nesnesi olarak kadın bedeni, özel/mahrem alanda farklı, toplumsal etkileşim alanlarında farklı giyim kodları ile cinselliklerinin baskı altına alınması amacına hizmet eder. (...) Bu bağlamda örtü, sadece, maddi, elle tutulan, gözle görülen kıyafet değildir. Kadının davranışlarını, konuşma­larını, oturuşunu, kalkışını, kısaca herşeyini, mümkün ol­duğunca daha az cazip kılmasını sağlamak üzere kodlamaktır.
Osmanlı politik felse­fesinin temeli olan devletin adalet sağlayıcı işlevi, gerçek­te, halkın politikaya müdahalesini önlemek içindir.
Örtü, dini bir gereklilik olduğundan hareketle, en ya­lın haliyle, kişiye “dindar insan” kimliği kazandırır. Ancak kadına özgü bir gereklilik olması dikkate alındığında, bu kez “dindar kadın” kimliğine gönderme yapar. Daha spesifik olmak gerekirse, örtülü kadın, toplumsal etkileşim alanlarında, özellikle de yabancı erkeklerle herhangi bir temas halinde, beden dilini kontrol ederek, erkeğin dikkat ve ilgisini üzerine çekecek kışkırtıcı davranışlardan sakın­dığı mesajını iletir. Sakınılan cinsellik olduğunda, örtü, namuslu, iffetli kadın imgesinin gösterenidir. Bu haliyle örtü, “dindar kadının cinsel kimliğine” vurgu yapar.
Henüz kayıt yok
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok