TED Ankara Koleji’ni ve Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’ni bitirdi. 1980 yılında Vizyon -o zamanki adıyla Vizon- Dergisi’nde çalışmaya başladı.
Kısa bir süre sonra yazı işleri müdürü olduğu dergide 20 yıl boyunca ana söyleşileri gerçekleştirdi. Bu süre içinde ‘90’ların ilk yıllarında yayın hayatına başlayan Vizyon Dekorasyon dergisinin de yazı işleri müdürlüğünü yaptı.
2000 yılının Ocak ayında Vizyon’dan ayrılarak Yeni Binyıl gazetesinin Pazar sohbetlerini üstlenen Ekşigil bu görevini gazete 2001 Ocak ayında kapanana kadar sürdürdü. Çeşitli dergilere gastronomi yazıları yazdı, röportajlar yaptı. İki yıl boyunca Habertürk televizyonunda “Lezzet Yolu” adında haftalık bir yemek kültürü programı yaptı. Amerika’da yayınlanan Passport Newsletter’ın İstanbul muhabiri oldu. İstanbul The Guide için semt yazıları yazdı. Gökçen Adar ile Mutfakta Dört Mevsim adlı, iki ciltlik yemek kitaplarının editörlüğünü ve yemek tasarımlarını yaptı. Yemek yazılarını derlediği dilim gülümsiyo! adlı kitabı Oğlak Yayınları'ndan yayımlandı. Milliyet Sanat Dergisi’nin “iaşe” sayfalarını hazırlıyor ve Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Magazine Editing” dersleri veriyor.
`` Baharda doğa, Türkan Şoray gibi uyanır. Yavaş yavaş, tadını çıkara... Şoray nasıl ki hiçbir filminde pat diye gözlerini açıp güne başlamazsa , doğa da öyle akşamdan sabaha değişmez. Önce renkler farklılaşır. Kuru kahverengi dallara `usta bir ressam ´ biraz renk katar. Dallar yine kahverengidir ama yeşil bir parlaklık gelir üstlerine. Ardından uçlarında belli belirsiz tomurcuklar yükselir. Baharın başlangıcında, dikkatsiz bir göze kuru bir ağaç dalı bir hafta önce ve sonra farklı bir şey söylemez. Oysa bir haftada o ne değişimlerden geçmiş , kaç kez gözlerini kırpıştırmıştır. Ve uyanır. Yatağında tatlı tatlı gerinip göz süzen `sultan´ gibi, hayatımıza etkileyici bir biçimde girmeye hazırlanır.´´
Bu kitap okuduğum ilk yemek kitabı. Öyle çok merak ederek aldığım bir kitapta değildi aslında. Ama kitabın adı öylesine tatlı ki okumak istememek elde değil.
DİLİM GÜLÜMSÜYO!
Dört yaşında bir çocuğun çikolatalı dondurma yedikten sonra yaptığı bir yorummuş. Bir şairler bir de çocuklar işte...
Kitabın içeriğine gelecek olursak geleneksel lezzetler, meyhaneler, balıklar, şaraplar, baharatlar, yeşillikler, meyveler, dondurmalar... Her türlü lezzete yer verilmeye çalışılmış. Hem de öyle `al sana tarif´ diyerek değil. Tarihiyle beraber, hangi ülkede nasıl kullanıldığı ,nasıl adlandırıldığına kadar. Kimi zaman yazarın bir dostuna veda edişi sizi duygulandırıyor, kimi zaman tatlı tatlı yakınmalarını tebessüm ederek okurken , kimi zaman da kızdığı şeye hak vererek derince bir iç geçiriyorsunuz.
Çok güzel , sohbet havasında bir kitaptı ancak küçük olmasına rağmen yüzümü buruşturmama sebep olan bir şeyi söylemeden geçmek istemiyorum.
Yazarımız sarımsak yerine sarmısak kullanmayı tercih etmiş fakat her seferinde bu yanlış bende düzeltme isteği uyandırdı. Bunu da söylediğime göre bu kitabı gönül rahatlığıyla okumanızı tavsiye ederek ayrılıyorum.
İyi okumalar.