Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hüseyin Gökçe

Hüseyin GökçeSurları Aşan Müjde Fatih yazarı
Yazar
8.3/10
15 Kişi
50
Okunma
1
Beğeni
1.886
Görüntülenme

Hüseyin Gökçe Sözleri ve Alıntıları

Hüseyin Gökçe sözleri ve alıntılarını, Hüseyin Gökçe kitap alıntılarını, Hüseyin Gökçe en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Büyük âlim Molla Gürani Hazretleri
Yetiştirdiği yüzlerce kıymetli talebe dışında onlarca kitap yazdırıp Gürani ve 1488 yılının kışında bir ikindi vakti vefat etti. Padişah II. Beyazıt kıldırdı cenazesini. İstanbul'da Millet caddesi'nden gün boyu otomobiller, otobüsler, tramvaylar geçiyor. Topkapı'ya, Eminönü'ne milyonlar akıyor, ama molla Gürani hazretlerinin fındıkzade'de kendi adını taşıyan türbede yattığını bilen o kadar az ki...
Sayfa 272 - NesilKitabı okudu
Ülküsünü sevdiğim kadın Ömrümden alıp ömrüne vermeye geldim Madem sen bir ülkesin gözlerimde Adını kalbime yazmaya geldim." Bu vesileyle ANNELER Gününüzü yürekten kutluyorum
Reklam
Atam Fatih'e göre en büyük zevk...
Molla Gürani, Fatih Sultan Mehmet'le sohbet ediyordu. Bir gün şu soruyu sordu padişaha: Sence dünyanın en büyük zevki nedir? Fatih hocasının sorusuna şu cevabı verdi: İnsanın hem mahrum, hem muhtaç olduğu şeye kavuşması, hayatındaki en büyük zevk anıdır, bence...
Sayfa 63 - NesilKitabı okudu
İstanbul adını nereden alıyor?
Yaklaşık 8000 yıllık bir geçmişe sahip İstanbul'un bilinen ilk ismi Bizantion'dur. Buralara ilk sahip olan magaralı komutanın adıdır bu. Daha sonra şehrin adının Konstantinopolis olduğunu görüyoruz. Bu isimler, Bizansiya ve Konstantaniyye olarak geçer, doğu kaynaklarında. İstanbul adı ise MS yedinci yüzyılda ortaya çıktı. İstanbul kelimesinin ortaya çıkmasının ilginç bir hikayesi vardır: Milattan sonra 700 lü yılların sonlarına doğru Müslüman Emeviler İstanbul'u kuşattılar, şehrin giriş çıkışlarını ellerine geçirdiler. Ancak halka zorluk çıkarmamaya dikkat ediyorlardı. Mesela içme suyu almak için sur dışına girip çıkmak isteyenlere engel olmuyorlardı. O nedenle şehre giriş çıkışlarda Arap askerler ile Rumlar arasında sık sık şöyle konuşmalar geçerdi, sur kapılarında: - Ey Rum, nereye gidiyorsun? - İs tin polin... Rumca "Şehre gidiyorum" anlamındaydı bu. Arap askerleri rumca bilmedikleri için bu sözü şehrin adı sanırlarmış. Sonraları kendi aralarında da kuşatıkları şehri anlatmak için istinbul veya istenbul demeye başlamışlar. Zamanla bu yaygınlaşarak İstanbul olmuş. Özellikle Türkler İstanbul kelimesini alışmışlar ve şehri bu isimle anmışlar. Daha sonraki yıllarda İstanbul'un başka adları da olmuş. İslambol, Dersaadet, Asitane gibi... Kostantiniyye adı da epey kullanılmış, İstanbul yerine. Bunun önemli bir sebebi de İstanbul'un fethini müjdeleyen Hz Muhammed'in (S.a.v.) ünlü hadisinde kostantiniyye ismini kullanmasıdır.
Sayfa 101 - NesilKitabı okudu
Okyanusta boğulmak yerine, gölde boğulmak gibi birşey...
Büyük düşünüyordu Osmanlı iradesi ve Fatih Sultan Mehmet. O yılların ünlü bir halk deyiminde olduğu gibi, "Az koyun kahya batırdı." Küçük işlerle uğraşarak kaybedilecek zaman yoktu. Masrafını çıkarmayacak işlerle uğraşmak, geriye gitmek, hatta batmak demekti.
Sayfa 188Kitabı okudu
İnançlı olmak her daim önemli...
"Toplumlar gelecek inancını kaybetmeye görsün, onları teselli etmek, onlara yeni heyecanlar, hedefler aşılamak çok zordur artık."
Sayfa 46 - NesilKitabı okudu
Reklam
Ömür bir soluk nefestir.
"Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur. Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur..." Yahya Kemal Beyatlı
Sayfa 154Kitabı okudu
Osmanlı'nın liderliği
Bizans Devleti'nin önde gelen kişilerinden Leon notaras o meşhur sözü işte o zaman söyledi: "İstanbul içinde Türk sarığı görmek, Latin şapkası görmekten daha iyidir."
Sayfa 45 - NesilKitabı okudu
Reklam
Atam ll. Mehmed'in, Bizans imparatoruna sözü
İmparatorunuza şunu söyleyiniz: Yeni Osmanlı sultanı, başkalarına benzemez. Benim gücümün yettiği yere sizin efendilerimizin hayali bile yetişemez, hayali!..
Sayfa 37 - NesilKitabı okudu
Bir hayat kâfi gelmiyordu bir ömrü başladığı gibi tamamlamaya.
Küçük bir ağaç dalıydı belki , ama büyük bir ormana aitti.
Ecdadımızın mabedi içler acısı durumda...
Rumeli hisarı'nın tam da cami bulunan bölümü bugün yıkıntı halinde... Camiden geriye kalansa sadece minarenin ilk beş metresi... Caminin enkazı düzeltilerek sahne haline getirildi. Rumeli konseri adıyla burada her yaz konserler veriliyor, Fatih'ten kalma bu yıkık minare gölgesinin dibinde, eski caminin şimdi olmayan yerinde. Yüzyıllar boyu Allah'a secde edilen bu çok önemli mekanda, şimdi bir kısmı sarhoş insanlar bağırıp çağırıyorlar. Koca İstanbul'da onca Sur boş dururken yıkılmış bir camide bunu yapmak ne kadar doğru? Ya bu yıkık camiyi ecdat hatıraları ile yüklü bir mabedi böyle bırakmak? Üstelik daha İstanbul, İslam'la tanışmadan yapılmış İstanbul'un bu ilk camisini...
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.