İlbey C. N. Özdemirci sözleri ve alıntılarını, İlbey C. N. Özdemirci kitap alıntılarını, İlbey C. N. Özdemirci en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Copeaux kuruluş dönemi maarif politikalarını ele alırken bir analiz aracı olarak "Kemalist girdi" ifadesini kullanır ve bu tabir yoluyla ders kitaplarında tarihsel olay ve kişilerle Atatürk ve dönemi arasında anakronik bağlar kurarak iktidarın politikalarını meşrulaştırmaya girişen söylemlere dikkat çekerek bu tarih yazıcılığının ideolojik yapısını analiz eder.
Sayfa 126 - Copeaux, Etienne (2016), Türk Tarih Tezinden Türk-İslam Sentezine, çev. Ali Berktay, İletişim Yayınları, İstanbul.Kitabı okudu
Bu çalışma, Erken Cumhuriyet Dönemi'nde iktidar politikalarının ideolojik çerçevesini teşkil eden sekülerliğin inşa sürecini ele alıyor. İktidarın merkezde belirlediği uygulamaların, taşrada nasıl göründüğünü sorunsallaştıran bu incelemede, Cumhuriyet'in alametifarikası olan sekülerliğin, taşradaki deneyimlenme biçimlerine yoğunlaşan bir perspektif geliştirmeyi deniyorum.
Kemalist iktidar, imparatorluk bakiyesi olan hakları, çeşitliliklerini aşarak türdeş bir kütleye dönüştürmek maksadıyla Türk Müslüman ve Sünni terkipten hareket eden bir yurttaş inşa politikası ürettiği için bu çalışmada iktidarın sekulerleşme politikalarının analizi açısından, taşradaki Sünni Müslüman halk üzerine odaklanıliyor.
Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Tarikatlerle şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gibi unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. (Yasaktır)
klasik sekülerlik kavramının düşünsel zeminini, toplumsal yaşamda dinin gerilemesi doğrultusun da ondan doğan boşluğu rasyonalitenin doldurduğu "sıfır toplamlı" dikotomik bir anlayış oluşturur; Casanova bu anlayışı "dinin gerileyişi tezi" diye ifade eder.
Hiç bir kültür ürünü yoktur ki, aynı zamanda bir barbarlık belgesi olmasın. Ve kültür ürününün kendisi gibi, elden ele aktarılma süreci de nasibini alır bu barbarlıktan.
Benjamin
Konya'da Mustafa Efendi, kur'an okutma suçundan mahkemeye verilir. Mahkeme reisi hoca efendinin; "Bir daha yapmayacağım." demesini ister. Hoca efendi kabul etmez. Reis ısrar eder. Bunun üzerine hoca efendi; "Reis Beyefendi oğlum, üç günlük dünya için defter-i amelime Kur'an okutmayacağım diye yazdırmam, cezam ne ise razıyım," der... Bunun üzerine mahkeme reisi; "Sanık bir daha yapmayacağını söyledi," deyip hoca efendiyi beraat ettirir.
Çocuklar, siz ne mesutsunuz ki,
Cumhuriyet devrinde yaşıyorsunuz. Kafanızda medreselerin köşelerindeki örümcekler yaşamıyor. llim, fen öğrenerek günden güne zihinleriniz açı lıyor. Düşünceniz ilerliyor. Çok teşekkür edin ki Cumhuriyet, hep bu saçma şeyleri kökünden kazıdı. Medeniyet ışığı, bu, buzdan yapılma korkulukları eritti (Muallim Abdülbaki, 1928-1929: 13).
Jandarma çavuşu "ihbar var!" diyordu. Bu ihbar var sözü, babama çok ağır geldi.
"Yahu köylerde fahişe kadınları getirip oynatırlar, kapatıp metres tutarlar. Bunlara ihbar yok da ben, cahil köylünün çocuğunu okutuyorum, gelip suçlu gibi mektebimi basıyorlar," diyordu.
"Hangi şey ki akla, mantığa, menfaati ammeye muvafıktır;
biliniz ki o bizim dinimize de muvafıktır. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menf a atine, islamın menfaatine muvafıksa kimseye sormayın. O şey dinidir" (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 2006: 306).
Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, baba ların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücü lere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emniyet eden insanlardan meydana gelen bir kütleye, medeni bir millet gözüyle bakılabilir mi?
Ramazan günlerinde istanbul'un büyük camilerinde okunan Türkçe Kur'an bütün halk tabakalarında derin tahassüsler uyandırmıştır. Bilhassa geçen Cuma... Sultanahmet Camii'nde yapılan Türkçe mukabeleyi dinlemeğe koşuşan ve bir mahşeri andıran on bini mütecaviz insan kütlesini büyük cami almamıştır.