Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İnci Kayar

10.0/10
2 Kişi
2
Okunma
2
Beğeni
852
Görüntülenme

Hakkında

1967 yılında Niğde'de dünyaya geldim. İlköğrenimime ve ortaöğretimime 1974 yılında Gelibolu'da; ortaokul kalan bölüm ve lise eğitimime İstanbul'da Üsküdar-Ümraniye Lisesi'nde başlayarak 1985 yılında KKTC Lefkoşa da 20 Temmuz Lisesi'nde tamamladım.
Unvan:
Türk Yazar
Doğum:
Niğde, Türkiye, 1967

Okurlar

2 okur beğendi.
2 okur okudu.
2 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Neyla
“ HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI O GECE... Babam gündüzleri eskicilik, hamallık yaparken geceleri ağabeyimi de yanına alıp sabahlara kadar diğer mesleklerini icra ederlerdi. Bir gece evimizin önünde bağırışlar ve feryatlar ile uyandık annemle ikimiz. Son duyduğumuz silah sesiydi bakamadık dışarıya, ardından tüm mahallelinin sesi ve polis
Sayfa 4 - Artı Farma yayınlarıKitabı okudu
Pelwaşen
... - Nasıl yani? - Öyle işte komutan bunu da gelip sana haber vermek istedim - iyi yaptın ağam - Onlar seni gördüler mi ? - Yok onlar hızlı hızlı arabaya binerken çevreye hiç bakmıyorlardı. - Nereye gittiklerini gördün mü? - Hayır komutan - Tamam ağam ne ikram edeyim sana - Hiçbir şey komutan ben gideyim - Dur ağam bu dediklerini yazılı ifade olarak almalıyım - Tamam komutan - Oğlum yazıcı gel oğlum buraya - Geldim komutanım - Beşir ağamın söyleyeceklerini hemen yaz ve imza alalım ağamızdan - Tamam komutanım ağam seni dinliyorum sen anlat yazacağım - Tamam oğlum BeĢir ağa bir kez de yazıya geçmesi için olayları anlattı. İfadesi bitince imzasını attı ve komutan Beşir ağayı kapıda uğurladı. Önemli sır Beşir ağayla gitmeyecekti. Zira bu durum büyük bir ayrıntı idi. Yeni hesapların başlangıcı idi. Ama Baz neden karakola bildirmemişti. Üç gün sonra da İşte cenazesindelerdi. Komutan da gelmişti hem üzgün hem de şaşkındı. Akşam taziye evi dolup taşmıştı. Ertesi gün karakolda bulunan komutan odasında Beşir ağanın ifadesini okurken asker içeri girdi - Komutanım sizi bir çocuk görmek ister - Gelsin bakalım o çocuk Çocuk ürkerek girer içeriye ...
Reklam
Arka kapak yazısıdır
Nice yaşamlar vardır ki rengi siyahtır ya da gridir. Nice yaşamlar vardır ki beyaz iken grileşir ya da siyaha döner. Nice yaşamlar vardır ki çaresiz naçar kalmış bireylerden oluşur. Bir el uzatılmasını beklerler öyle sessizce. Nice yaşamlar vardır ki hep maviyi, beyazı, pembeyi ararlar lakin gördükleri hep fludur. Yaşamın hangi yola gideceğini kişinin iradesi tayin ederken ayakları, elleri parçalanmasın diye korundukça o ayakları, elleri yaralanır, paralanır. En çok yara alan kalbidir, diğer yaralar geçer gider... Kötülüklerden korunmak için çabalar durur; yollar hep çakıllı, hep taşlıdır. Kimileri de bilmez başkalarının kendi yaşamından çaldığını; asıl yaşamının bu olmadığını bilmeden kaderimmiş, deyip yaşar gider. İnsanlığın utanç anlarında kendini bulmaya çalışan bireyler... Bari evladım kurtulsun, diye çaba gösteren o insanlar bir uçurumun kenarında dolaşır dururlar biçare... Umut ederler, beklerler; renkleri hep gri, siyah olsa da herkesin içinde bir gökkuşağı yelpazesi vardır. Sönmesin o renkler, hep canlı kalsın... Her yaşam bir imtihan, bir umuda yakarış. Her yaşam örnek ya da ibret. Ne yaşarsak yaşayalım, çocuklarımızın geleceğini aydınlık renklerle döşeyebilmeliyiz. (Tanıtım Bülteninden)
Artı FarnaKitabı okudu
Tanıtım Bülteninden
Kitap Açıklaması Baran henüz 10 yaşına yeni girmişti o zamanlarda. Babasının anasının yağız delikanlısı idi o. Dört kız kardeşi; Dilan, Zilan, Berfin ve Berivan?ın canlarıydı o. Anacığı Zelal 14 ünde babası Ziver 'e aşiret kararıyla "artık bu kızın evlenme çağı geldi denilerek" çocuk gelin olarak verilmişti kucağında bez bebeğiyle. Ziver aşiret evladı bir birey olarak Zelal?i görmüş 28 yaşında olmasına rağmen aradaki yaş farkına bakmadan istetmişti küçük Zelal?i. Zelal?e sorulmadı bile aile ve aşiret büyükleri uygun gördükten sonra gerisi boştu. Oyun oynar gibi gelinlik giymi?ti 14 ünde Zelal. Oyundu onun için herşey. Büyük bir düğün kuruldu Zelal ve Ziver?e. Öyle bir düğün ki tüm komşu aşiretlerin hazır bulunduğu, takı için yarıtıkları, halay halkasının büyüdükçe büyüdüğü, kaç davul kaç zurnanın sayısının bilinmediği, kazan kazan yemeklerin pitiği, Zelal?in takılardan yürüyemediği, masallardaki gibi 3 gün 3 gece süren muhteşem bir düğündü. Havaya silahlardan fütursuzca atılan ateşler o kadar çoktu ki o coşkuda atılan mermiler kovanlar nereye gidiyor hesaplanamıyordu. İşte o kör kurşun denen kurşunun biri 8 yaşındaki Avaşin?e gelecekti. O coşkuda fark edilmeyen durum sessizlik çökünce fark edilecek ve sessizliği yırtan bir ananın feryadı gecenin sessizliğini yırtarcasına alanı çınlatacaktı. Düğünün son günüydü herşey bu kadar güzel iken hak etmemişti hiç kimse böyle bir finali. Hele küçük Avaşin hiç hak etmemişti. Küçücüktü daha, artı bunca güzelliğin sonu bu olmamalıydı verilecekti. (Tanıtım Bülteninden)
Tanıtım Bülteninden
Açıklama Savaşlar insanlığın yaradılışından günümüze kadar ulaşagelmiş bir olgudur. Önceleri nüfus az olduğu halde insanoğlu kendisine bir toprak, barınacak ve yiyecek amacıyla savaşırdı. Günümüzde daha büyük (politik, petrol, küresel sermaye, iklimsel özellikler, nesli tüketmek, en büyük güç olma yarışı, sömürge devletler kurma, yapmış oldukları silahları deneme sahası yaratma) saikleriyle savaşmaktadırlar.
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok