Dünyanın tüm büyük yaratıkları arasında insan selinden tek hayatta kalabilenler ,yine Nuh'un Gemisi'nde köle olarak bulunan çiftlik hayvanları ve insan olacak.
Yaratılışın incisi değildir artık insan, sadece onca tür arasında bir türden ibarettir, hepimizin atası ortak olduğuna göre köken bakımından bile diğerlerinden ayrışmaz.
Günümüzde biyoloji geleneksel ırkların varlığını kabul etmiyor; bunlar tutarlıktan uzak, olsa olsa yararsız ve tehlikeli ayrımlar olarak görülüyor. Bununla birlikte, konuşma dilinde irklara atıfta bulunmak toplumun büyük kesimi tarafindan hala sürdürülüyor. İnsanların sınıflandırılması mümkün olmasa da "insanlarda ırklardan söz edilemez" önermesi sağduyuya aykırıymış gibi geliyor. Böylelikle bilim, dünyayı algılayış biçimimizin karşısında durmuş oluyor.
"İnsanın kökeninin asla bilinemeyeceği büyük bir kesinlikle söylenegeldi.; gel gör ki cehaletin verdiği özgüven genellikle bilginin verdiği özgüvenden fazladır. "
Charles Darwin
Neandertal kemiklerinden çıkarılan DNA'ların bizimkiyle karşılaştırılması sonucunda genomumuzun belirli bir kısmının, ortalama yüzde 2 ila yüzde 4 kadarının Neandertal kökenli olduğu kanıtlanmıştır. Bu ortaklık sadece Afrikalı olmayan topluluklar için geçerlidir. Araştırmacılar günümüzden 50 ila 100 bin yıl kadar önce Avrupalı Neandertallar ile Afrika'dan gelen Homo sapiens'ler arasında bir melezlenmenin -yani farklı iki tür arasında üremenin gerçekleşmiş olduğunu belirtiyor. Hepimizde aynı Neandertal genlerinin tümü bulunmadığından bugünkü insanların taşıdığı Neandertal genlerin(in) toplamı, Neandertallerin başlangıçtaki genomunun yüzde 20'sinden fazlasını oluşturuyor.
Şayet küçük ve cılız bir proto insan popülasyonu Afrika savanalarındaki zalim kaderin sert darbelerinden (ve nihai bir yok oluştan) sağ salim çıkmış olmasaydı, homo sapiens bütün dünyaya yayılmak üzere asla ortaya çıkamayacaktı
Stephen J. Gould, 1996
Kimi zaman Darwin’in biyoloji tarihine yaptığı en büyük katkının, daha o dönemde zihinleri ayartmaya başlamış olan evrim düşüncesi olduğu zannedilir. Oysa tüm ihtiyaçlarımızı gidermeye adanmış, cömert ve dirayetli bir doğaya duyduğumuz derin inançtaki sarsılma bundan daha büyüktür.
Bugün yaşamakta olan yedi milyar insan , 100.000 yıl önce Afrika’da varlığını sürdüren birkaç bin Homo sapiens ‘ten gelmektedir . Özelliklerimizin büyük kısmını onlardan miras aldık . Fakat atalarımız dünyanın dört bir yanına yayıldıktan sonra da evrimleşmeye devam ettiler. Farklı çevrelerde yaşadılar . Farklı insanlarla karşılaştılar ve nihayet , yaşam biçimlerine kendi elleriyle getirdikleri çalkantılar tarafından dönüştürüldüler . Çeşitliliğimiz tarihimizin mirası haline geldi .
"Homo sapiens, şans eseri büyüyen bir ağacın beklenmedik bir dalının pek de muhtemel olmayan bir uzantısı üzerindeki küçücük bir çıkıntıdır."
(Stephen J. Gould, 1989)
Türlerdeki bu hızlı farklılaşma başka ortamlarda da gözlenmişti; örneğin büyük Afrika göllerinde. Bu göllerin her biri çiklitgiller ailesinden tilapia balığı oluştuktan sonra canlı yerleşimine açılmışti. Victoria Gölü'nde 500'den fazla tür, tek bir türden yola çıkarak, hem de 15.000 yıldan kısa bir süre içinde birbirinden farklılaşmıştı!