Brighton Üniversitesi'nde okudu ve ders verdi. Bir rock 'n' roll grubunda kontrbas çaldı, sabun paketledi, bir Fransız restoranında garsonluk yaptı, çevre düzenleme ve marangozluk ekiplerinde çalıştı, ABD ve Kanada'yı gezdi.
Bu kitap tüyler ürpertici bir epik fantastik ve hayatımda okuduğum en güzel kitaplar arasına girdi. Çıktığı ilk an dikkatimi ne yalan söyleyeyim hiç çekmemişti. Sonra bir alışveriş yaparken bir kitap daha eklemem gerektiğini fark ettim ve şöyle hızlıca bakarken bunu gördüm. Konusunu okumadan ekledim ve aldım. Elime geçince de uzun süre epik
Kitabın kapağını ilk gördüğüm zamana gidiyorum. "Ejderha var, savaşçı var, gölge var, tanrı var..." Türkçeye çevrilse de okusam.
İşte kendini büyük beklentiye sokmadın içine sinmemişliğini yaşadım belki de kitabı okurken.
Viking tanrılarına ve kültürüne duyduğun hayranlık neredeyse basitleştirilmiş bir "Kurt Adam" öyküsü tadında anlatılınca oldukça üzüldüm. Dönüşümlerdeki basitlik, diyaloglardaki zayıflık, aşırı tahmin edilebilir olay örgüsü beni üzdü üzdü üzdü... duvara attı.
Kitapta oldukça tatlı bölümler ya da karakterler yok demiyorum ya da üzerine çalışılmış emeği reddetmiyorum. Hatta büyük ihtimalle üzüntümün özü benim beklentimin devasalığı bile olabilir.
Sonuç olarak ümidimi kaybetmiyorum ve gelecek olan ikinci kitabı beklentisiz bir şekilde bekliyorum. Sonuçta yazarın yaklaşık on kitabı var ve bizim de okumak için kaliteli kitaplara ihtiyacımız var.
Okuduğunuz için teşekkürler.
En büyük destanlar kanla yazılır. Devasa ejderha Grendel’e karşı koyabilen, hazine avcısı, şan ve şöhret düşkünü Beowulf’un hikayesi gibi. İskandinav mitolojisindeki, var olan düzenin kıyametvari bir sonla buluştuğu, tanrıların ve düşmanlarının çoğunu öldüren ve yeni bir dünyanın doğuşuna yol açan dehşet verici Ragnarök Savaşı gibi. Her bir destan