1970 yılında Berlin'de doğdu. Almanca ve felsefe dalında yüksek lisans almanın yanı sıra gazetecilik eğitimi gördü. New York'ta gazetecilik stajı yaparken edebiyata yöneldi ve kısa öyküler yazmaya başladı. Berlin'e döndükten sonra bir süre gazetecilik yaptı, ardından edebiyata yöneldi ve çalışmalarıyla çeşitli ödüller aldı. On yedi dile çevrilen Yaz Evi, Daha Sonra (1998) adlı ilk öykü kitabını Nichts als Gespenster (2003, Sadece Hayaletler) adlı ikinci kitabı izledi. Hermann halen Berlin'de yaşıyor ve çalışıyor.
"Belki de sen hep kendini arıyorsundur ve gerçekten hep kendini görebiliyorsundur, bense tam tersine kendimi kaybetmek, kendimden uzaklaşmak istiyorum ve bunu da en iyi seyahat edince yapabiliyorum, ve bazen de sevildiğimde."
Jacob'la tanışalı neredeyse bir yıl oldu. Bu sürenin uzun mu yoksa kısa mı olduğu üzerinde düşünmüyorum. Jacob ikimizin her zaman birlikte olacağımızı söylüyor, bu da beni tedirgin ediyor, çünkü daha şimdiden onunla benim aramdaki her şey anılardan oluşuyor gibi görünüyor.
"Benim gördüğümü senin de görmeni istiyorum, bu mümkün olmazsa da sen olmadan yaşadığım her şeyi sana anlatmak istiyorum. Dünyayı günde yirmi dört saat benim ve senin gözlerinle göremezsem acı çekiyorum."
“…Sonra gerçekten ikiye bölündüğümü düşündüm – bedenimin değil, daha ziyade zihnimin. Belki kalbimin. Kalbim ikiye bölünmüştü, oradaydım ve bambaşka bir yerdeydim.”
"Birbirimizde bizi rahatsız eden, boş yere söylemeyip de sormadığımız, anlaşılmaz kalan ve canımızı yakan her şeyin zaten ilk şekliyle aşk olduğunu bilir."
-
İskandinav edebiyatı sevenlerin çok keyif alacağını düşündüğüm, çağdaş Alman edebiyatından bir novella Yuva. Eşinden ayrılmış, Almanya’nın kuzeyinde, deniz kenarında küçük bir kasabada kendine yeni bir yaşam kurmuş bir kadının hikayesi. Aynı zamanda anlatıcı da olan karakterin yeni hayatındaki birkaç kişi ve olayın, kendisini alıp geçmişine
orta yaşlardaki kadın anlatıcı otuz yıl önceki anısı ile başlıyor anlatmaya. merakla ne olacağını beklerken bambaşka bir şekilde, kuzey denizi kenarındaki bir köyde, yeni bir başlangıçla yuva arayışında buluyoruz anlatıcıyı. kahramanımız mevcut durumuna alışmaya çalışırken yalnızlığından memnun aslında ama zamanla olan bazı şeyler onu insanlarla iletişim kurmaya itiyor ve onun gözünden kısıtlı birkaç mekânda birkaç kendine özgü karakteri daha okuyoruz. yazarın dili sade ve akıcı. gereksiz kelimelerden uzak, mekânların kasvetine uygun şekilde hafif melankolik. yazarın bu sadelikle bu kadar vurucu ve keskin bir izlenim yaratmasını çok başarılı buldum. yormadan tüm arayışları, kabullenişleri, geçmişin izlerini, ve kutu imgesini anlatışını beğendim. yuva’da olaylardan çok aslında fikirler ön planda. bir insan için yuva nedir, yeniden başlamak mümkün müdür? bu fikirlerden bazıları.
sosyal medyada sıkça görünce okumaya karar verdiğim bir kitaptı ve sağlık problemim yüzünden uzun zaman bitiremedim. kısa zamanda okusaydım benim için çok daha keyifli bir okuma olacaktı. tavsiye ediyorum. keyifli okumalar.
YuvaJudith Hermann · Sia Yayınları · 2023380 okunma
Okumak, yazarla sohbet etmek gibi. Daha ziyade onun anlattıklarını dinlemek, aynı duyguyu hissettiğinde yavaşça başını sallamak, aynı fikirde olmadığında ya da bir karakter tepeni attırdığında kaşını çatıp, söylenmek gibi. Bugün Judith Hermann anlattı ben de büyülenerek dinledim, o ıssız yerlerde, onun o sessiz, huzurlu evinde, mutfak masasında