Jupp Derwall sözleri ve alıntılarını, Jupp Derwall kitap alıntılarını, Jupp Derwall en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Benim Türk dostlarım böyledir işte. Mağlubiyeti zor kabul eden, galip geldiği zaman coşkulanan hüzünlü bir dost, eski bir kurt. Zararsız bir üçkâğıtçı ve birine takılıp makaraya almaktan sevinç duyan ve sonra keyfini çıkararak eğlenen sevimli bir afacan. Ama aynı anda da bir düşüncenin ya da kendi kişiliğinin güçlü bir savunucusu.
Dışarıdan bakan biri için bunları anlamak kolay değildir. Ama Türkiye insanının yaşamını, geleneklerini ve tarihini öğrenmek isteyen biri bunu anlayacaktır.
Türkler başkalarına tâbi olma konusunda başarılı değildirler. Zamana, başkalarına, yeni âdet ve alışkanlıklara uyum sağlamak onlara zor gelir. Trafik kurallarına bile pek uyulmaz ve İstanbul'un efsanevî trafiğinin ancak trafik polisi meydanı milyonlarca sürücüye terk ettiğinde işlediğini sık sık hayretle tespit edersiniz. Sonuçta, trafik ışıklarına ya da kurallara dikkat etmekten daha önemli işler vardır...
Türkler ne yazık ki iyi birer diplomat da değildirler. Oysa günlük yaşamlarında çok hareketli, becerikli ve içe dönüktürler. Bir yerde bir anlaşmazlık ya da yanlış anlama söz konusu olduğunda arabuluculuk, yatıştırıcılık, hâkimlik yapmak yerine meseleyi bir trajedi haline getirmeyi çok iyi bilirler.
Büyük olasılıkla bunun nedeni, aileleri, işleri ve daha iyi bir yaşam beklentileri adına verdikleri sonsuz mücadelede yatar.
Bu kitabı Dursun'a ithaf ediyorum. Galatasaray'ın A Genç Takımı'nda oynayan 16 yaşında genç, umut dolu bir futbolcuydu o.
Onun yüreği tıpkı yaşıtı olan birçok genç gibi sadece futbol için çarpıyordu.
Fakat bir gün o yüreği, antrenmanda yaptığı maçın ortasında duruverdi...
Kalbi çarpmıyordu artık, çarpmayacaktı da sonsuza kadar...
Ve peşinden koştuğu top yuvarlandı, yuvarlandı...
Günün birinde gerçekleşeceğine inandığı düşlerinden çok uzaklara gitti.
O günü asla unutmayacağım...
Sayfa 7 - Bersay Yayıncılık, (çev. Ali Saydam), İstanbul, 1993.
Onları tatile gönderirken formda kalmalarını istemiştim. Fakat görünüşlerine bakılırsa, gittikleri yerlerde sadece güneyin kumları üzerinde sırtüstü yatarken yüzükoyun dönmekle yetinmiş gibiydiler.
Türkiye'de futbol büyük bir istek, özveri ve hararetle oynanır. Türk futbolcuların topa yatkınlığı göz doldurucu ve niteliklidir. Tarzları, daha çok güney ülkeleriyle, Italyanlar ya da Yugoslavlar'la kıyaslanabilir.
Florya'daki antrenman sahasında yine terk edilmiş ve tek başına kalmıştım. El, ayak hareketleriyle ve benim söylediklerimi takıma İngilizceden tercüme eden kaptan Fatih'in yardımıyla, futbolculardan ne beklediğimi açıklamaya çalışıyordum.