1092'de Papa II. Urbanus tarafından fitili tutuşturulan bin yıllık Haçlı planları,
9 Ocak 1916 gecesi Çanakkale Boğazı'nın karanlık sularında kaybolup gitti...
Osmanlı askerlerinin Çanakkale'deki. muazzam müdafaası karşısında hislerini şu gazelle dile getirmişti;
Savlet etmişti Çanakkale'ye bahr ü berrden
Ehl-i İslâm'-ın iki hasm-ı kavisi birden
(İslamiyet'in ilk kuvvetli düşmanı Çanakkale'ye denizinde ve karadan saldırmıştı.).....
İsmail Hakkı
9 Şubat 1918
"Çanakkale Savaşı büyük bir zaferdir."
Çanakkale savunması bir hayat savunmasıdır.
Türkler Çanakkale'yi, yaşamak için savundular.
Çanakkale savunması İstanbul'un savunmasıdır.
Çanakkale savunması, vücudun tekniğe karşı korumasıdır....
Çanakkale savunması inadın inada karşı koymasıdır.
Bu inat savaşında Türklerin karakteri galip gelmiştir...
Milletimiz, Çanakkale Muhabereleri'nde çok sayıda medrese talebesini, gençlerini, ilim ve irfan gücünü kaybetmiştir. Bir araştırmacımızın dediği gibi,
"Osmanlı efkâr-ı ümûmiyesi boğazın sırtlarında yatmaktadır."
Düz mantıkla bakıldığında savaşlarda neticeyi tayin eden en büyük unsur; silah, asker ve savaş ile ilgili donanımdır .
Fakat Çanakkale Savaşı'nda bu mevcutlar ters orantılıdır.
Netice ise bu. mantığın tersine bir sonuçla bitmiştir.
BUNA DA SEBEP; 14 AY, 6 gün süresince aziz şehit ve gazilerimizin çaresiz kaldıkları anda manevi bir destekle güçlendirilmelidir.
Çanakkale Maddenin, Manaya Yenildiği Yerdir...
Jean Hamilton'u dinlemeye devam edelim:
"Türklere karşı dün ve bugün korkunç mermi harcadık. Yalnız 1800 şarapnel attık.
Türk kuvvetlerine 1000 ila 2000 arasında kayıp verdirildi.
20 Mayısta da Türklerin 3000 ölü bıraktıklarını ve 12.000 yaralı verdiklerini hatırlarsak, sonuç daha iyi anlaşılır. Dünyada başka hiçbir ordu bu kadar uzun süre ayakta duramaz. Savas gemileri, bütün güçleriyle Türk mevzilerini bom- balamaya günlerdir devam etmektedir. Bir asker olarak daha ne yapılabilir?
Son derece hırpalanmış
Türkleri, koruyan Allahlarından ayırmak mümkün olmuyor!"