Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kemal Kahramanoğlu

Kemal KahramanoğluŞairane Barınmak yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
4
Beğeni
2.422
Görüntülenme

Kemal Kahramanoğlu Gönderileri

Kemal Kahramanoğlu kitaplarını, Kemal Kahramanoğlu sözleri ve alıntılarını, Kemal Kahramanoğlu yazarlarını, Kemal Kahramanoğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
KADIN İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez kadının tüttürdüğü hiç bir ocak Sen üflemediğin müddetçe her zaman yanacak O sen, ben değildir, O sadece kendisidir ancak O bütün insanlığın yıldızdır her dem parlayacak Çatıp da kaşını niçin uygularsın ki böyle şiddet Nice güzel hayata mal oluyor bu gereksiz hiddet Gel biz kadınlara hep üstünüz diyenleri reddet Kadınlar başımızın tacı olacaklar ebed müddet Kadınlar ta ezelden hür doğdu hür yaşayacaklar Artık kendi sırtlarını da kendileri kaşıyacaklar Bütün insanlığı o zarif omuzlarında taşıyacaklar Hiç biri zincire vurulmayacaklar hep ışıyacaklar Artık siz de kötülüklere karşı çatın hilal kaşınızı Terk etmeyin cepheyi sürdürün hayat savaşınızı Kendi temiz ellerinizle kazanın ve pişirin aşınızı Bakmayın kütüğün eline siz alın tek taşınızı Eğmeyin öyle artık kaldırın dik tutun başınızı Hâce Kemal
Kemal Kahramanoğlu
Kemal Kahramanoğlu
Hezerân şâbâş ve âferin Şeyh Muhmud Şebüsteri'ye ki, uzun uzadıya izahat ile anlatmağa çalıştığımız bu fikri gâyet zarif bir beyit ile pek mu'ciz bir surette eda etmiş ve Dilî k'ez ma'rifet nür u saf dîd Zi her çîzî ki dîd evvel Hudâ dîd deyivermiştir. Bu mes'elede Spinoza olanca dehâsına rağmen Şeyh'in söylediğine bir harf ilâve edememiştir. Bugünkü Avrupa irfânı müsteşrikini indinde Şeyh'in pek muhterem ve mübeccel tutulması esbâbından biri de bu kudret-i nazar ve üslüb-ı beyânıdır. Rıza Tevfik
Reklam
“Modern Arap edebiyatında roman vardır, ama Arap romanlarının hemen hepsi bu yüzyıla aittir. Bu modern eserler bir geleneğin parçası degildir. Bir gün gelmiş Arapça yazan yazarlar Avrupa romanından haberdar olup böyle eserle yazmaya başlamışlardır denebilir. Elbette olay bu kadar basit değildir fakat alternatif bir dünya yaratma, gerçek dünyayı yazma edimi aracılığıyla değiştirme ya da genişletme arzusunun (Batı'nın roman geleneğinin altında yatan güdülerden biri de budur) İslami dünya görüşüne karşıt olması manidardır. Peygamber bir dünya görüşünü tamamlamış olan kişidir dolayısıyla Arapçada kâfirlik sözcüğü “yenilik yapmak” ya da “başlamak” sözcüğü ile eş anlamlıdır. İslamiyet dünyayı ne daralabilen ne de genişleyebilen bir doluluk olarak görür. Dolayısıyla Bin Bir Gece Masalları'ında anlatılanlar gibi öyküler dünyanın süsleri ya da çeşitleridir, tamamlayıcıları değildir. Aynı şekilde yazarın temsil kabiliyetini, bir karakterin eğitilmesini ya da dünyanın nasıl görülüp değiştirilebileceğini göstermek için tasarlanmış dersler, yapılar, uzantılar ya da bütünlükler olarak da görülmez.” Edward Said, Başlangıçlar s. 93
Sayfa 105Kitabı okudu
Foucault ilginç bir yaklaşımla Cervantes'in Don Kişot adlı Meşhur romanım Rönesans epistemesi ile klasik epistemenin Sınırında daha doğrusu Rönesans epistemesinden klasik epistemeye bir geçiş romanı olarak ele alır: “ Don Kişot benzerliğin önünde mola veren bir hacıdır. Katettiği bütün yol bir benzerlik arayışıdır. En küçük kıyaslar, yeniden
Sayfa 102Kitabı okudu
Foucault, Batı düşüncesinde dört epistemolojik dönüşümden söz eder. Ortaçağ'dan on yedinci yüzyıl ortalarına kadar Klasik öncesi Rönesans Epistemesi, on sekizinci yüzyıla kadar Klasik Episteme, on sekizinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar modern episteme ve günümüz (Postmodem) epistemesi. Bunlardan Rönesans epistemesi “benzerlik” (resemblance) tir. On yedinci yüzyılda benzerliğin yerine “akıl”ın hakimiyeti altındaki bir çözümleme devreye girer. On dokuzuncu yüzyıl “tarihsel zaman” düşüncesi ile bu ikinci dönemdeki analitik bilgi sökülerek insan dair bilimsel denen bilgi mümkün hale gelmiştir. Günümüz epistemesi ise, postmodern bir tavırla tarihsel zaman fikrini ve onunla ilgili insani bilimler hakimiyetini yerinden etmiştir. Foucault, tarih ve hümanizmin başımızı ağrıttığını söyler. Çünkü hümanist saplantımızdan yani gerçekliğe, insana has sarhoş bakışımızdan dolayı bir düşünme tarzının tarihinin kurbanı durumuna düştük. Ona göre insan son zamanların bir icadıdır. Bu sebeple her episteme gibi çağdaş episteme tarzı da çözülecek ve o zaman “ tıpkı deniz kıyısında kuma çizilmiş bir yüz gibi silinip gidecektir.”155
Sayfa 100Kitabı okudu
“Öyle zamanlar olmuştur ki gece sabahlara kadar uyanıklık zehrini tatmış ve bağrım kanaya kanaya bir mazmunu bulup yazmışım. Sabah olunca diğer şairlerle tevarüde düştüğümü görüp yazdıklarımı çizmişimdir. Öyle zamanlar olmuştur ki gündüz akşamlara kadar düşünce deryasına dalıp şiir elması ile kimse tarafından söylenmemiş bir inci delmişim. Bunu görenler “ bu mazmun anlaşılmıyor bu lafız erbabı arasında kullanılmaz ve hoş görülmez der demez o mazmun gözümden düşmüş hatta kalemi elime alıp onu kağıda bile geçirmek istememişimdir. Ne tuhaf haldir bu, söylenmiş bir şey evvelce söylenmiştir diye söylenmemiş söz de evvelce söylenmemiştir diye yazılmıyor.” Fuzuli, Farsça Divan Önsözü
Reklam
Şiir yazmak: “Bütün uğraşların en masumu”. “Mülklerin en tehlikelisi dil bunun için verildi insana… kendisinin ne olduğuna tanıklık edebilsin diye…” “Çok şey öğrenmiştir insan. Göklülerden nicesini adlandırmıştır o, Biz bir söyleşi olalı Ve birbirimizden işitebileli” “Fakat kalıcı olanı ozanlar kurar”. Hölderlin
“Düşünme ancak, yüzyıllardır yüceltilmiş olan aklın, düşüncenin en dik başlı düşmanı olduğunu öğrendiğimiz zaman başlar.”119 Martin Heidegger “Eski Yunan'dan bu yana zıtlaştığını bildiğimiz iki şey var: Felsefe ve Şiir. Şiir mi söylemeli felsefe mi yapmalı? Felsefe şiirin yaptığını çalışıyor, şiir felsefenin ulaşamadığı bir anlatımı devreye sokuyor. Çünkü gördüğünüz gibi bütün o filozoflar birçok şey yapmışlar Antik Yunan, Sokrates öncesi ve sonrasında. Ama mesela bir Homeros çıkmış şiirle onların yapamayacağı bir iş yapmış. Ne yapmış? Bir millet üretmiş. İsterseniz üretmiş deyin isterseniz yaratmış deyin. Yunan felsefesi değildir Yunan milletini ortaya çıkaran, doğuran, tamamen Yunan şiiridir ki bir büyük yapı kurmuş.”120 İsmet Özel
Tanpınar'a göre “bir gün epeyce zamandır edebiyatımızı günü gününe idare eden yenilik aşkından vazgeçip de asıl şiire döndüğümüz zaman, bu bilginin derecesini ve ondan aldığımız dersin büyüklüğünü anlayacağız.” Ancak modernlik paradigmasının hayatın her anına hakim olduğu bir devirde, klasik paradigmalardan istifade etmenin yollarını arayanların görmezden gelineceği açıktır.
Baha Tevfik için edebiyat süstür, hayaldir, hislerimizin oyuncağıdır. Bir tür yalandır. Halbuki ilim ise insanın tabiata olan hakimiyetini temin ettiği cihette ciddi olarak faydalıdır. Dolayısıyla hafıza, muhakeme ve idrak gibi gerekli kuvveleri tahrip ederek hayali genişletmek, her şeyin hakikat ve maddi olana dayandığı bir dönemde tamamıyla hayali bir varlık kazanmaya çalışmak ne kadar üzüntü vericidir.!13 Bu tarz örnekleri çoğaltmak mümkündür.!4 Buradan Derrida'nın eleştirdiği, hakikati tekeline alan, mevcudiyet metafiziği ve felsefede aklı merkeze alarak irrasyonel olarak marjinal sayan ve rasyonel olanın dışındakileri dışlayan, öteki olarak kabul ettiği tavırlara ikili bir yapı kurarak hiyerarşik şiddet uygulayan logos/akıl merkezci düşüncenin modernleşme ile birlikte bize de geldiğini görebiliyoruz.
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.