Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kemal Kahramanoğlu

Kemal KahramanoğluŞairane Barınmak yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
4
Beğeni
2.367
Görüntülenme

Hakkında

DOÇ.DR. KEMAL KAHRAMANOĞLU (EDEBİYAT ARAŞTIRMACISI-EĞİTİMCİ-YAZAR) 1964 yılında Samsun/Çarşamba'da doğar. İlk ve ortaokulu Çarşamba'da, liseyi Çarşamba Lisesi'nde bitirir.1985 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olur. Annesi Termeli olup ailesi Terme'de ticaretle iştigal ettiği için 1980-1985 yılları arasında Terme'de yaşar. Konya'da Anadolu Ticaret Lisesi'nde Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yapan Kemal Kahramanoğlu,1989 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde “Ahmed-i Da'i Miftâhü'l-Cenne(İnceleme-Tenkitli Metin)” isimli teziyle “yüksek lisans”ını tamamlar.1996 yılında aynı üniversite ve enstitüde “Sami: Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği, Divan'ının Tenkitli Metni” adlı teziyle de “doktor” olur.1998 yılında Selçuk Ünv.Eğitim Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümünde “yardımcı doçent” olan K. Kahramanoğlu; hâlen Selçuk Ünv. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak. Türk Dili Edebiyatı Öğretmenliğinde “doçent” olarak görev yapmaktadır. Doç. Dr. K. Kahramanoğlu'nun yayımlanmış eserleri şunlardır: “Divan Şiiri: Değişen Dünyada Kaybolmuş Paradigma”(Çizgi Kitabevi Yay. Konya 2006), “Nazif-i Mevlevî Divançesi: Hasan Nazif Dede”(Tablet Yay. Konya 2005), “Ataullah İskenderî, Mektûbat”(Tablet Yay. Konya 2009), “Münâcât, Ataullah İskenderî”(Çeviri, Karatay Akademi Yay. Konya 2009). “Türk Edebiyatı” gibi dergilerde makaleleri de yayımlanan K.Kahramanoğlu;“Mevlâna, Mesnevi ve Mevlevihâneler Sempozyumu”nda bir bildiri sunar.
Unvan:
Öğretim Görevlisi
Doğum:
1964 Samsun/Çarşamba

Okurlar

4 okur beğendi.
4 okur okudu.
1 okur okuyor.
3 okur okuyacak.
Reklam

Editörlük Yaptığı Kitaplar

Tümünü Gör

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Reklam
Foucault, Batı düşüncesinde dört epistemolojik dönüşümden söz eder. Ortaçağ'dan on yedinci yüzyıl ortalarına kadar Klasik öncesi Rönesans Epistemesi, on sekizinci yüzyıla kadar Klasik Episteme, on sekizinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar modern episteme ve günümüz (Postmodem) epistemesi. Bunlardan Rönesans epistemesi “benzerlik” (resemblance) tir. On yedinci yüzyılda benzerliğin yerine “akıl”ın hakimiyeti altındaki bir çözümleme devreye girer. On dokuzuncu yüzyıl “tarihsel zaman” düşüncesi ile bu ikinci dönemdeki analitik bilgi sökülerek insan dair bilimsel denen bilgi mümkün hale gelmiştir. Günümüz epistemesi ise, postmodern bir tavırla tarihsel zaman fikrini ve onunla ilgili insani bilimler hakimiyetini yerinden etmiştir. Foucault, tarih ve hümanizmin başımızı ağrıttığını söyler. Çünkü hümanist saplantımızdan yani gerçekliğe, insana has sarhoş bakışımızdan dolayı bir düşünme tarzının tarihinin kurbanı durumuna düştük. Ona göre insan son zamanların bir icadıdır. Bu sebeple her episteme gibi çağdaş episteme tarzı da çözülecek ve o zaman “ tıpkı deniz kıyısında kuma çizilmiş bir yüz gibi silinip gidecektir.”155
Sayfa 100Kitabı okudu
Baha Tevfik için edebiyat süstür, hayaldir, hislerimizin oyuncağıdır. Bir tür yalandır. Halbuki ilim ise insanın tabiata olan hakimiyetini temin ettiği cihette ciddi olarak faydalıdır. Dolayısıyla hafıza, muhakeme ve idrak gibi gerekli kuvveleri tahrip ederek hayali genişletmek, her şeyin hakikat ve maddi olana dayandığı bir dönemde tamamıyla hayali bir varlık kazanmaya çalışmak ne kadar üzüntü vericidir.!13 Bu tarz örnekleri çoğaltmak mümkündür.!4 Buradan Derrida'nın eleştirdiği, hakikati tekeline alan, mevcudiyet metafiziği ve felsefede aklı merkeze alarak irrasyonel olarak marjinal sayan ve rasyonel olanın dışındakileri dışlayan, öteki olarak kabul ettiği tavırlara ikili bir yapı kurarak hiyerarşik şiddet uygulayan logos/akıl merkezci düşüncenin modernleşme ile birlikte bize de geldiğini görebiliyoruz.
Kültür ve sanat meselelerinde derin dikkatleri olan Tanpınar da “Medeniyet Değiştirmesi ve İç İnsan” adlı güzel denemesinde Tanzimat'tan sonraki senelerde kaybettiğimiz şeyin devam ve bütünlük fikri olduğunu söyler. Çünkü Ona göre Tanzimat öncesi insanlarımız ne kendilerinden ne bir evvelkilerinden şüphe ediyorlar, kendilerinden önceki degerleri kutsi bir emanet gibi kabul ediyorlar, aralarındaki nesil farkını tabii buluyorlardı. Onlar parçalanmış bir zamanı yaşamıyorlardı. Hal ile mazi zihinlerinde birbirlerine bağlıydı. Birbirlerini zaman içinde tamamladıkları için gelecek zamanları da kendi düşünce ve hayatlarının muayyen olmayana düşen bir aksi gibi tasavvur ediyorlardı. Fikirler büyük bir aile mirasının torunlarda genişlemesi gibi aynı köklerden dalbudak salıyordu.*
Batı'da geliştirilmiş teorilerin bir şablon olarak alınıp Batı dışındaki toplumlarla ilgili çözümlemeler için kullanılmasına ihtiyatlı yaklaşan aydınlarımızdan birisi de Nilüfer Göle'dir. Kendisi ile yapılan bir röportajda Göle, “ Batı aydınlarının verdiği modernlik tanımlarını toplumumuza mıhlayarak sadece yara açarız. Mesela şimdilerde bir Foucault modası var. Esinlenmek, bilmek güzel bir şey ama onun analizleriyle toplumu anlamaya ve anlatmaya çalıştığınızda çuvallarsınız” diyor.2
Şiir yazmak: “Bütün uğraşların en masumu”. “Mülklerin en tehlikelisi dil bunun için verildi insana… kendisinin ne olduğuna tanıklık edebilsin diye…” “Çok şey öğrenmiştir insan. Göklülerden nicesini adlandırmıştır o, Biz bir söyleşi olalı Ve birbirimizden işitebileli” “Fakat kalıcı olanı ozanlar kurar”. Hölderlin
Reklam
KADIN İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez kadının tüttürdüğü hiç bir ocak Sen üflemediğin müddetçe her zaman yanacak O sen, ben değildir, O sadece kendisidir ancak O bütün insanlığın yıldızdır her dem parlayacak Çatıp da kaşını niçin uygularsın ki böyle şiddet Nice güzel hayata mal oluyor bu gereksiz hiddet Gel biz kadınlara hep üstünüz diyenleri reddet Kadınlar başımızın tacı olacaklar ebed müddet Kadınlar ta ezelden hür doğdu hür yaşayacaklar Artık kendi sırtlarını da kendileri kaşıyacaklar Bütün insanlığı o zarif omuzlarında taşıyacaklar Hiç biri zincire vurulmayacaklar hep ışıyacaklar Artık siz de kötülüklere karşı çatın hilal kaşınızı Terk etmeyin cepheyi sürdürün hayat savaşınızı Kendi temiz ellerinizle kazanın ve pişirin aşınızı Bakmayın kütüğün eline siz alın tek taşınızı Eğmeyin öyle artık kaldırın dik tutun başınızı Hâce Kemal
Kemal Kahramanoğlu
Kemal Kahramanoğlu

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok