“... Hatta ne Descartes, ne Spinoza, ne Leibniz ne de başka herhangi bir filozofun bu meselenin (irade özgürlüğü) tartışılmasında İslam filozoflarından çok daha ileri bir noktada bulunmadığını söylememiz mümkündür. Örneğin Spinoza insanda seçme özgürlüğü olmadığını belirtirken F. Râzi ile aynı nedenlerden hareket etmektedir. Leibniz irade özgürlüğü meselesini tartışırken İbni Rüşd'ün açık bir biçimde dayandığı ayırt edilemezlerin özdeşliği prensibine dayanmaktadır. Çağdaş insan bilimleri, sosyoloji, psikoloji veya hukuk, insan özgürlüğü ve determinizm meselelerini tartışırken Gazali, Razi, Tüsi veya bir Hocazâde'den fazla ileride değildirler. Kemalpaşazâde'nin bu konuda herhangi bir orijinal ve meselenin tartışılmasında katkı teşkil edebilecek görüşü ile karşılaşmasak da en azından bu meseleyi kendisine kadar intikal etmiş olduğu şekli ve muhtevasıyla derinden kavrandığını görüyoruz.1
Ahmet Arslan, İslam Felsefesi Üzerine, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay. İstanbul, 2013, s. 205