Kemal Kahramanoğlu

Şairane Barınmak yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
0.0/10
0 Kişi
5
Okunma
4
Beğeni
2.489
Görüntülenme

Kemal Kahramanoğlu Gönderileri

Kemal Kahramanoğlu kitaplarını, Kemal Kahramanoğlu sözleri ve alıntılarını, Kemal Kahramanoğlu yazarlarını, Kemal Kahramanoğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Lessing, Asya ile Avrupa'yı nesne karşısındaki tutumlarına göre şu şekilde mukayese eder: “ Avrupa nesneye karşı iradi bir tavır alırken, Asya temaşaya dayalı bir tavır alır. Avrupa doğaya etkin bir şekilde direnir; Asya edilgin bir şekilde içinde durur. Avrupalı birey direncini kırıp doğayı etkin bir şekilde dönüştürür, Asyalı, bir bitki, hayvan ya da bir çocuk gibi ritmik olarak nefes alır verir ve edilgin bir şekilde temaşa eder.”37 37.Aktaran Nikolay Buharin, Felsefi Arabesk, Otonom Yay. İstanbul, 2017 s. 130
(...) Recep Alpyağıl, bir Türk felsefesi üretilecekse bunun en önemli ayaklarından birisinin de Divan Şiiri olacağını söyler: “Edebiyat bilirim ki adı üç beş asırdan geriye gitmez. Lakin bu ada altında değerlendirilen eserlerin felsefenin baş konuları içerisinde yer alması önemlidir. Yahya Kemal bizim felsefemiz şirimizdir derken buna işaret etmiş görünür. Fuzuli, Nedim, Şeyh Galib, Niyâzi Mısri, Bursevi gibi büyük yıldızlar felsefe için olmazsa olmaz büyük kaynaklardır. Son tahlilde ülkemizde felsefe faaliyeti mutlak surette şiiri dikkate almak durumundadır. Şiir felsefesinde veya şiirsel felsefede “gelenek” olmazsa olmazdır. Gelen-ek'de farklı felsefe türlerinin olup olmadığı sözgelimi Divan edebiyatı metinlerinin ne ölçüde felsefe içinde yer alacağı hususu mutlaka tartışmaya açılmalıdır.” 3 Recep Alpyağıl, Türkiye'de Bir Felsefe Gelen-ek'i Kurmaya Çalışmak, İz Yay. İstanbul, 2010, 8. 28
Reklam
Batı'da geliştirilmiş teorilerin bir şablon olarak alınıp Batı dışındaki toplumlarla ilgili çözümlemeler için kullanılmasına ihtiyatlı yaklaşan aydınlarımızdan birisi de Nilüfer Göle'dir. Kendisi ile yapılan bir röportajda Göle, “ Batı aydınlarının verdiği modernlik tanımlarını toplumumuza mıhlayarak sadece yara açarız. Mesela şimdilerde bir Foucault modası var. Esinlenmek, bilmek güzel bir şey ama onun analizleriyle toplumu anlamaya ve anlatmaya çalıştığınızda çuvallarsınız” diyor.2
“... Hatta ne Descartes, ne Spinoza, ne Leibniz ne de başka herhangi bir filozofun bu meselenin (irade özgürlüğü) tartışılmasında İslam filozoflarından çok daha ileri bir noktada bulunmadığını söylememiz mümkündür. Örneğin Spinoza insanda seçme özgürlüğü olmadığını belirtirken F. Râzi ile aynı nedenlerden hareket etmektedir. Leibniz irade özgürlüğü meselesini tartışırken İbni Rüşd'ün açık bir biçimde dayandığı ayırt edilemezlerin özdeşliği prensibine dayanmaktadır. Çağdaş insan bilimleri, sosyoloji, psikoloji veya hukuk, insan özgürlüğü ve determinizm meselelerini tartışırken Gazali, Razi, Tüsi veya bir Hocazâde'den fazla ileride değildirler. Kemalpaşazâde'nin bu konuda herhangi bir orijinal ve meselenin tartışılmasında katkı teşkil edebilecek görüşü ile karşılaşmasak da en azından bu meseleyi kendisine kadar intikal etmiş olduğu şekli ve muhtevasıyla derinden kavrandığını görüyoruz.1 Ahmet Arslan, İslam Felsefesi Üzerine, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay. İstanbul, 2013, s. 205
24 öğeden 21 ile 24 arasındakiler gösteriliyor.