Nafile namazlar, Allah’a, O’nun sevgisine, merhametine ve nimetlerine daha çok yaklaşmayı sağlar. Diğer bir hadiste ise nafile namazların farz namazlardaki eksiklikleri tamamladığı şöyle ifade edilir: “(Kıyamet günü) kulun ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Eğer bunu tam olarak yapmışsa (ne âlâ!) Ama (farz namazları tamam) değilse Yüce Allah, ‘Kulumun nafilelerine bakın.’ buyurur Eğer nafile namazı bulunursa, ‘Onunla farzları tamamlayın.’ buyurur.”(Nesâî, Salât, 9)
Namazın en önemli vaciplerinden biri ta’dil-i erkândır. Ta’dil-i erkân, namazda rükünleri düzenli, yerli yerince ve haklarını vererek yapmaktır. Hz. Peygamber’in “En kötü hırsızlık namazdan çalmadır.”(Muvatta’, Kasru’s-salât,23) sözünde işaret ettiği gibi namazı eksiksiz kılmaktır. Bu nedenle namaz kılan mümin, rükûda, rükûdan doğrulduğunda, secdede ve iki secde arası oturuşta, her rükün arasındaki ayakta ve oturur konumdaki duruşlarda
acele etmeden en az bir kez “sübhânallah” diyecek kadar bir süre beklemelidir.
Namazın diğer ibadetler arasındaki yerini ve önemini en güzel Hz. Peygamber'in şu hadisi anlatır:
"Dinin başı İslam (Kelime-i Şehadet getirerek Allah'a teslim olmak), direği namaz, zirvesi ise Allah yolunda mücadeledir." (Tirmizî, Îmân, 8; İbn Hanbel, V, 231)
Namaz, bu hadiste Araplar arasında yaygın olarak kullanılan ve bilinen çadır direğine benzetilir. Burada çadır İslam dininin bütününü temsil etmektedir. Çadırın ayakta durabilmesi için nasıl direk gerekiyorsa, İslam dini de namaz sayesinde ayakta kalabilmektedir.
Dolayısıyla İslam binası onunla kuvvet kazanmakta olgunlaşmaktadır. ve (Aliyyü'l-Kârî, Mirkâtü'l-mefâtih, 1, 105) Aynı zamanda bu salih amel, insanı küfrün karanlıkları ile şirk girdabına düşmekten koruyan bir perdedir. (İbn Hanbel, III, 370; Tirmizî, Îmân, 9)