Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Lütfi Bozkale

0.0/10
0 Kişi
2
Okunma
1
Beğeni
145
Görüntülenme

Hakkında

Unvan:
Yazar

Okurlar

1 okur beğendi.
2 okur okudu.
2 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“İslam’ın güzelliklerinden birisi de insanın kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir”; ayrıca “zaman iki ağzı da keskin ince bir kılıçtır; eğer sen onu kesmezsen, mutlaka o seni keser” denildiği gibi sufi de (salik kastediliyor) vaktin oğludur ve şimdiki zaman tekrar ona dönüp gelmez bu yüzden bil ki âlem/dünya, çokluk üzerindeki ehadiyetin ezici gücüyle her an yokluk içinde yok olup gitmektedir ve yine hakiki aşk gücüyle her an âlemin bir benzeri ortaya çıkmaktadır. Çünkü âlemin var olması, onun yokluğunun ‘an’ haline dönüşmesi demektir. Böylece der İbn Arabî bize ‘sufi vaktin oğludur’u açıklarken Allah’ın ‘Ez-Zahir’ ismi zuhurunu ilk gizli şey üzerine kabul ettirir, böylece âlem durmadan yok olur ve durumdan var olur. İşte buna Kur’ân “yeniden yaratılış” (halkun cedid) demiştir. Bu benzerlikler akışından sonuç olarak çıkar gibi gözüken hayali uzantıda, zaman denilen şeydir, hareket ise onu ölçümüdür diyerek konuya şöyle devam eder: Allah’ın dışındaki her şey fanidir. Eğer bir olayın gerçek süresinin bir ‘an’ın sınırlarını aşması imkânsızsa o zaman ortaya çıkan şey ‘vaktin oğlu’dur ve başka bir şey değildir. O
Varlıklar ve âlem, karanlıktan (yokluktan) Allah’ın Nuru (sonsuz tecelliler) ile ışığa (varlığa) kavuşmuşlardır.
Reklam
Varlıkların karşılıklı ilişkilerinde aslolan anlayış şudur ki: “İbn Arabî düşüncesinde Allah, (Aşkın yüce zat) kavramı varoluş içinde kendisinden başka ilah olmayan zattır ki, yine var oluşta (âlem ve kevniyatta) , O’nun sıfatlarından ve O’nun fiillerinden başka hiçbir şey yoktur! Her şey O’dur ve O’nunladır, O’ndandır ve O’nadır! Şeklinde özetlenebilir.
Maturidî, “kesb’in Kulun bir şeyi ihtiyar emesi ya da seçmesi veya kastetmesi olduğunu” söyler.38 İnsan, kendisine Allah Tarafından Verilen Kudretle fiili kesbedip etmemekte, yani yapıp yapmamakta hürdür. Böylece insan iradesinin, fiili üzerinde etkisi vardır. Buradan, “Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür” (Zilzal/7-8), şeklinde işaret edilen insanın sorumluluğu çıkar.39 Maturidi, Akaid Risalesi’nde bu hususu şöyle açıklar: “İnsanların yaptıkları, eğer Allahın halkı (yaratması) ise, Allah niçin onları azaplandırıyor? denilecek olursa, şu cevap verilir: Sevaplanmak veya azap görmek, kişinin meydana gelen işe fiilini kullanmasından ötürüdür, meydana gelen, asıl işten dolayı değildir. İşlediğine göre ceza görmesi, iyilik yapmaya da kötülük yapmaya da elverişli olan gücünü harcadığı içindir. Gücünü meydana getirdiği için değil”.40
İbn Arabî, yaratılıştaki mertebeleri ve nispetleri açıklamak için “Bütün türeyenler Allah ile âlem arasında varolmuştur” der. O, Futûhât-ı Mekkiyye isimli eserinde konuyu şöyle açıklar: Eğer durum böyle olmasaydı, “Allah, Ademi kendi suretine göre yarattı” hadisinin anlamı kalmazdı. Çünkü İbn Arabî’ye göre insan özü (ruhu) yönüyle; Allah ona kendi ruhundan üflemiş, böylece de onun zatını âlem’in hulasası (yaratılan her şeyden pay sahibi kılarak) olarak yaratmıştır. Bu yönüyle o hem yaratılan her şeyden bir özellik almış. Hem de onlardan farklılaşarak (insan-ı kâmil) biricik, kendine has farklılıkları kesbetmiştir. Bu yüzden der İbn Arabî, eğer Allah bir an insana nazar etmeseydi, bütün varlıklar yok olurdu. Burada suret ise sadece zat ve yedi nitelikten ibaret değildir. Böyle bir düşünce doğru değildir. Çünkü hayvanın da bir zatı ve nitelikleri vardır. Hayvanda canlıdır, bilendir, irade (içgüdüsel olarak) edendir, güç yetirendir, konuşandır (kendine has diliyle), duyandır ve görendir! Böyle bir durumda insanın (ilahi) surete tahsisi anlamsız hale geli.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok