Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M. Akif Akalın

M. Akif AkalınToplumcu Tıbba Giriş yazarı
Yazar
Çevirmen
9.3/10
4 Kişi
9
Okunma
1
Beğeni
1.140
Görüntülenme

M. Akif Akalın Sözleri ve Alıntıları

M. Akif Akalın sözleri ve alıntılarını, M. Akif Akalın kitap alıntılarını, M. Akif Akalın en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sermayenin neoliberal politikalarının hiçbir sağlık sorununa çözüm olmadığı, aksine bizzat kendisinin bir sağlık sorunu haline geldiği her gün daha iyi anlaşılmaktadır. Kuşkusuz sağlığa kâr temelli yaklaşımın ortadan kaldırılması ve hak temelli yaklaşımın benimsenmesi sınıf savaşının sorunudur. Dünyada sağlıkta hak temelli yaklaşımın yeniden egemen olması, işçi sınıfının mücadelesiyle mümkün olacaktır.
Sağlıkta eşitsizlikleri gidermek içim yapılacak müdahalelerin, toplumsal eşitliğe hitap etmemesi halinde sağlıkta eşitlik sağlanabilmesi olanaksızdır.
Reklam
Toplumcu yaklaşımın özünü, insanların sorunlarını onlar adına “çözmek” değil, insanların sorunlarını çözebilmeleri için güçlendirilmeleri oluşturur.
Gerçekten de toplumlar zenginliklerine göre değil, eşitsizlik düzeylerine göre sıralandıklarında sağlık göstergeleri ile eşitsizlik düzeyleri arasında çok anlamlı bir ilişki ortaya çıkmaktadır.
Hastalık “bireysel” değil, “toplumsal” bir olgudur (sorundur) ve hastalıkla mücadele etmek, hastaları iyileştirmek toplumun yükümlülüğüdür.
Varlık nedenini insanların mülkiyet hakkını korumak olarak tanımlayan Alman devletine, işçi sınıfının emeğinden başka mülkü olmadığını ve bu mülklerin sağlıklı olmalarına bağlı olduğunu, eğer Alman devleti mülkiyet hakkını koruyacaksa, işçilere sağlık hizmeti sunması gerektiğini söylemiştir.
Reklam
Egemenlerin daha sağlıklı olmalarının nedeni kısmen sahip oldukları imtiyazları korumaları, baskı altında tuttukları insanların kısıtlı kaynaklara/fırsatlara erişimlerine engel olmaları ve statükonun sürdürülmesini sağlamalarıdır.
Sümerler ve diğer eski mezopotamya halkları
Dualar ve kurbanlar, tapınaklar ve tapınaklarda görevli rahip-hekimler için güvenli bir gelir kapısı oluştururken, insanlar egemenlerin istediği gibi “çalmadan” yaşamaya özendirilmektedir. Oyda tanrılar bir insanın, bir başkasını zorla (örneğin savaşta esir alarak) köleleştirmesine ve onu öldüresiye sömürmesine (emeğini çalmasına) kızmamakta ve bunu yapanları hasta etmemektedir.
Diğer yandan kırlardan kentlere göçen emekçiler, sanayi kentlerinde sözcüğün tam anlamıyla kimsesizdir. İngiliz hükümetinin emekçileri sermayeye mahkum etmek amacıyla yoksullara yaptığı sosyal yardımlarda kısıntıya gitmesiyle birlikte (1830’larda kabul edilen yeni Yoksulluk Yasaları) işçiler cenazelerini kaldıramaz hale gelmişlerdir.
Çoğu kez sermayenin katılım olarak tanımladığı, emek için otoriteye kölece boyun eğme anlamına gelmektedir.
Reklam
Eğer insanlar arasında sağlık bakımından eşitsizliklerin kaynağı zenginlik olsaydı, ülkelerin zenginliklerine göre sıralandığı tablo ile sağlık durumları bakımından sıralandığı tablo üst üste konduğunda bire bir eşleşmeleri gerekirdi.
Toplumlar ancak sermaye, mali varlıklar, toprak ve üretimin mülkiyeti üzerinde kontrol sahibi olduklarında ve karar verme yapıları ile üst-yapı kurumları üzerinde politik kontrol sahibi olduklarında sağlığı belirleyen temel koşullara hitap edilebilir.
Sağlık hakkı, sağlık hizmetlerine erişebilme hakkı değildir. Sağlık hakkı, ancak yeni bir uygarlık altında olanaklı olan sağlıklı yaşam alanlarının çoğaltılmasıdır. Sağlıklı işyerleri, sağlıklı mahalleler, sağlıklı evler, sağlıklı okullar, sağlıklı kamusal ulaşım, sağlıklı oyun alanları, sağlıklı spor sahaları, sağlıklı pazar yerleri ve sağlıklı doğal çevre için, yeni bir yaşam tarzı için mücadele edilmelidir. Yeni yaşam tarzı, insanın onurluca çalışma, beslenme, kültürel kimliğini yaşayabilme, rekreasyon (eğlence-dinlence) ve spor olanaklarından yararlanma, bütüncül biyogüvenlik gereksinimine uyumlu olmalıdır. Yeni yaşam tarzı insan beden ve ruh sağlığını koruyan ve pekiştiren ekosistemlerle uyumlu olmalıdır. Sağlık hakkı mücadelesi, bunların hepsini kapsamalıdır.
Günümüzde epidemiyologların en önemli handikapı mevcut toplumsal düzeni bir veri kabul ederek, bu düzen içinde manipülasyonlarla ilerleme çabasıdır. Bu durumda sağlıkta eşitsizliklerin temel kaynağı olarak görülen sosyo-ekonomik konum bir kader olarak görülürür.
...ancak insanları hastalıklar değil, eşitsizlikler öldürür diyen ve toplumsal eşitsizliklerin insanları nasıl öldürdüğünü büyük bir başarıyla ortaya koyan komisyonun, "katilin" adını koymaktan kaçındığı dikkat çekmektedir. STBK'nın bu tutumuna karşı çıkan Navarro'ya göre asıl katil toplumsal eşitsizlikler değil, öldüren eşitsizliklerden çıkar sağlayanlardır.
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.