Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mahmut Tolon

Mahmut TolonGörgü yazarı
Yazar
8.8/10
4 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
373
Görüntülenme

Mahmut Tolon Gönderileri

Mahmut Tolon kitaplarını, Mahmut Tolon sözleri ve alıntılarını, Mahmut Tolon yazarlarını, Mahmut Tolon yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Esasen Yunanca "historia" lafının kelime anlamı, "sorgulamak" .
İsa doğduğunda dünyada 250 milyon kadar insan yaşıyordu. Efes şehri yani günümüzdeki açık hava müzesi, o zamanın New York veya Tokyo'su imiş ve iki yüz bin insan yaşarmış. Ne olmuş da Efes şehri terkedilmiş? Ne olmuş da Piramitler çölün içinde binlerce yıl hırsızlar dışında tüm insanlık tarafından unutulmuşlar, tekrar bulunana kadar? Ya da Hititlerin başkenti Hattuşaş, Anadolu'nun taşlı bozkırında terk edilmiş?
Reklam
Politikacıların çoğu, birçok ülke sınırının sömürgeci güçler tarafından ve de büyük sıklıkla , uygunsuzca çizildiğinden bihaberdir. "Irak'a demokrasi getirme savaşı" uygunsuz sınırları ne ölçüde anlayabildiklerini ortaya çıkartmıştır : Günümüzün Irak'ı, esas itibariyle İngilizler tarafından kendi çıkarları doğrultusunda çizilmiş olan bu sınırlar içinde birbirinden aktif olarak hoşlanmayan ve aynı coğrafyada yaşayan bazı kabilelerden oluşmakta. Birçok Amerikalı politikacı, bunun Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluştuğunun da farkında değiller.
65' inde insanlar dağlara da tırmanıyorlar, sörf veya kayak da yapıyorlar eğer yapmaya niyetleri ve kültürleri varsa. Niyetleri yoksa zaten 40 yaşında da yapmıyorlar. Günümüzde gelişmiş ülkelerde yaşlılık sınırını 85'e almak gerekmektedir...
Bismark zamanından beri 65 yaş yaşlılık sınırı olarak tanımlanıyor. Gerçekten de 35 yaşından sonra ilk yaşlılık işaretlerini vermeye başlıyor vücut. 45 yaşta genelde gözler artık eskisi gibi görmüyor. "Vah zavallı, çok okudu gözleri bozuldu" falan değil! Bozuk olan göz bozuk oluyor, en iyisi bile , sahibi okusa da okumasa da en geç 45 yaşında bozuluyor. Yürümedeki dengesizlikler de bunu izliyor.
Güçlü insan, ne kadar dürüst ve bilgili olsa bile bir süre sonra "ne oldum delisi" oluveriyor. Bunun daha sonra "mesleki deformasyon"a neden olması dogal. Onun için , bu gibi insanlara "bir yıllık tatil " veya "bambaşka bir iş" yöntemi ile dört , beş veya yedi yılda bir yıl ara verdirerek dikkatlerini başka bir alana yönlendirmek akılcı bir politika olur.
Reklam
Demokratik bir seçim, en azından , uygun olmayan birinin , kan bağı nedeniyle lider konumuna gelmesini engelliyor. Diğer taraftan da, popülist bir liderin seçilme şansı daha fazla oluyor.
...politikacılar (her zeki insan gibi) zaman zaman önemli şeyleri anlayabiliyorlar. Ancak aciliyet skalasında, gündemleri ağır basıyor. Onların da günleri sadece 24 saat ve hekime gidince geyik hikayeleri işitmek istememeleri normal. Kendilerine gelen iş talepleri, "ulu önder kurtar bizi" çağrıları her lideri bezdirebiliyor. Dolayısıyla çevrelerini, iyi geçinen, 'evet efendim'ci, uysal insanlarla dolduruyorlar. Kurucu liderlerin çevreleri incelendiğinde, insan bu tabloyu sık sık görebiliyor. İşbirliği sağlayan danışmanlar bu sisteme katkıda bulunuyor; sorun çıkartmıyor, bilakis çözüyor, lidere sadakat gösteriyorlar.
Alçak gönüllü bir çobanın bile, sürüsünün yanı başında hazır bekleyen korumalara, şoförlere ve "özel" uçaklara sahip olduğunda, gerçeklikle ilişkisi kopar.
Politikacıların kitap okumaya zamanlarının olmadığını ya da çok az okuyabildiklerini gözlemlemek mümkün. Zamanlarının çoğu, günlük haberlerin kendilerine özetlenmesi ve aldıkları bilgilere reaksiyon vermeleri ile geçiyor.
Reklam
1944 yılında, Alaska'da 300 km2'lik St. Matthew adasına 29 adet rengeyiği salıverildi. Adada onları avlayan bir tür olmadığından bu rengeyikleri sakin bir yaşam sürmekteydiler. Öyle hızla çoğaldılar ki , 1963 yılında 6000'den fazla olmuşlardı. Bir yandan ada, hayvanların fazla otlaması nedeniyle çölleşmeye başlamıştı. Otlaklar kendilerini yenileyemez olmuştu. Nesilleri arttıkça geyikler yeterince beslenemedi ve 1964 kışı çok soğuk geçince telef oldular. Gruplar halinde iskeletleri kaldı geriye . Kırk bir dişi ve bir steril erkek hayatta kaldı; onlar da birkaç yıl içinde ölünce adadaki geyik nesli tükendi.
Dünyanın sorunlarına basit bir çözüm vardır; bu da dünya nüfusunu dondurmak ya da azaltmaktır. Birleşmiş Milletler güzel bir slogan seçmiş : "Everyone counts" . Anlamı "her kişi sayılır" dan, "her birey önemlidir"e kadar uzanan bir slogan. Çok da yerinde!
Urla Adaları ve Ege Denizi'ne bakarak, doğası gereği sapma gösteren bu satırları yazarken, dünya nüfusu her yıl yaklaşık 70 milyon kadar artıyor. Yani yılda iki Kanada ve bir Avustralya nüfusu insanların arasına karışıyor.
Diğer bir deyişle, kişinin olaylara bakış açısı ; yaşadığı ortama, yaşına, sağlık ve zenginlik durumuna ve deneyimlerinin bütününe bağlı olarak "sapma" göstermektedir.
Sağlıklı bir kişi , hasta bir kişiyle empati kurabilir ancak tam anlayamaz. Zengin, fakirden farklı bakış açısına sahiptir. Bu düşünce yönünü izlersek, her insan da zamanla değişeceğinden, hiçbir an iki ayrı insanın algıladıklarının da aynı olamayacağı sonucuna varırız.
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.