Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Malcolm Gladwell

Malcolm GladwellOutliers yazarı
Yazar
7.9/10
2.522 Kişi
10bin
Okunma
459
Beğeni
17,1bin
Görüntülenme

En Yeni Malcolm Gladwell Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Malcolm Gladwell sözleri ve alıntılarını, en yeni Malcolm Gladwell kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... bu hikayeler kendilerine gerçekten çok çalışmaları için özel bir fırsat verilmiş, bu fırsatı değerlendirmiş ve olağanüstü çabaların toplum tarafından ödüllendirildiği bir dönemde rüştünü ispat etmiş insanlar hakkında. Başarıları sadece kendi eserleri değil. İçinde büyüdükleri dünyanın bir ürünü.
Silikon Vadisi’nin emektarlarıyla konuşursanız, kişisel bilgisayar devriminde en önemli tarihin Ocak 1875 olduğunu söyleyeceklerdir. Bu Popular Electronics dergisinin Altair 8800 adlı olağanüstü makineyi kapak haberi yaptığı tarihtir. Altair, 397 dolardı. Montajı evde kendi başına yapılabilen bir uygulamaydı. Haberin başlığı şöyleydi: “PROJE DEVRİMİ! Dünyanın ticari modellere rakip ilk mini bilgisayar kiti.”
Reklam
"... O yıl daha sonra bizim kontrolümüze geçecek olan o küçük komik odaya 3.000 dolarlık bir bilgisayar terminali alıp koydular. Oldukça büyüleyici bir şeydi.” Kuşkusuz “büyüleyici bir şey”di, çünkü yıl 1968’di. 1960’larda çoğu üniversitenin bile bilgisayar kulübü yoktu. Daha da dikkate değer olan, Lakeside’ın satın aldığı bilgisayarın türüydü. Okul öğrencilerine programlamayı 1960’larda neredeyse herkesin kullandığı o zahmetli bilgisayar kartı sistemi üzerinden öğretmedi. Lakeside bunun yerine ASR-33 Teletype adlı sistemi kurdu; bu Seattle merkezindeki ana bilgisayara doğrudan bağlı, zaman paylaşımlı bir terminaldi. “Bütün o zaman paylaşımı fikri daha 1965’te geliştirilmişti” diye devam ediyor Gates. “Birileri son derece ileri görüşlüydü.” Bill Joy programlamayı zaman paylaşımlı bir sistemde öğrenmesini sağlayan o olağanüstü, erken fırsata 1971’de, üniversite birinci sınıfta sahip oldu. Bill Gates ise gerçek zamanlı programlamayı 1968’de, sekizinci sınıfta yapabildi.
"... Giriş yaparken bilgisayarda ne kadar zaman harcamak istediğinizi de giriyordunuz. Size örneğin bir saat süre veriyorlardı. Hepsi bu kadardı. Ancak biri, zaman için, örneğin t equals k biçiminde, bir harf girdiğinizde, sizden hiçbir şey alınmadığını fark etti” diyor gülerek. “Bu bir yazılım kusuruydu. t equals k deyip orada sonsuza kadar oturabiliyordunuz.”
1970’lerin başlarında Joy programlama öğrenirken bilgisayarlar oda büyüklüğündeydi. Tek bir makine (ki gücü ve belleği belki de şu anki mikrodalga fırınınızdan daha düşüktü) 1 milyon dolardan daha pahalıydı ve bu 1970’lerin dolarıydı. Bilgisayarlar nadirdi. Bir bilgisayar bulsanız bile erişmeniz zordu; erişseniz bile belli bir süre için kiralamak bir servet tutuyordu. Dahası programlamak fazlasıyla uzun ve yorucuydu. Bilgisayar programlarının delikli karton kartlar kullanılarak yaratıldığı dönemdi. Her kod satırı karta delgi makinesi kullanılarak basılıyordu. Karmaşık bir program bu kartlardan upuzun binlerce olmasa da yüzlerce yığınını gerektirebiliyordu. Bir program hazır olduğunda erişiminizdeki ana bilgisayara gidip kart yığınlarını operatöre veriyordunuz. Bilgisayarlar tek bir seferde sadece tek bir görevi yerine getirebildiği için, operatör programınız için rezervasyon yapıyordu ve sırada sizden önce kaç kişi bulunduğuna bağlı olarak kartlarınızı birkaç saat, hatta bütün bir gün geri alamayabiliyordunuz. Ve programınızda tek bir hata bile yapsanız kartları geri alıp hatayı bulmak ve bütün süreci yeniden başlatmak zorundaydınız. Bu koşullar altında birinin programlama uzmanı olması son derece güçtü. Hiç kuşkusuz, yirmili yaşlarınızın başlarında uzman olmanız kesinlikle olanaksızdı. Bilgisayar odasında geçirdiğiniz her saatin sadece birkaç dakikasında “program” yapabiliyorken, 10 bin saatlik bir pratiğe nasıl ulaşabilirsiniz? “Kartlarla programlama yapmak” diye anımsıyor o dönemin bilgisayar bilimcilerinden biri, “size programlamayı öğretmiyordu. Sabretmeyi ve düzeltme yapmayı öğretiyordu.”
“Bill küçük bir çocukken, daha öğrenmek isteyip istemediğini bile bilemeyecek yaştayken, her şey hakkında her şeyi öğrenmek istiyordu” diyor babası William. “Ona becerebildiğimizde yanıt veriyorduk. Veremediğimizde ise sadece bir kitap veriyorduk.”
Reklam
Pratik, iyi bir noktaya geldikten sonra yaptığınız bir şey değildir. Sizi iyi bir noktaya getirmesi için yaptığınız bir şeydir.
“Bu tür çalışmalardan ortaya çıkan tablo –herhangi bir şeyde– dünya klasmanında bir uzman olmayı sağlayacak ustalık düzeyine ulaşmak için 10 bin saat pratik gerektiğine işaret ediyor” diyor nörolog Daniel Levitin.
Başarı yetenek artı hazırlık demek. Bu görüşün sorunlu yanı şu; psikologlar üstün zekalıların kariyerlerine ne kadar yakından bakarlarsa, doğuştan yeteneğin oynadığı rol o kadar küçük, hazırlığın oynadığı rol ise o kadar büyük görünüyor.
“Çünkü insanların yaşamak için umutlarının olması şart.”
Reklam
Yüksek bir IQ'nuz varsa derin düşünme eğilimi gösterirsiniz. Önemsiz şeylerden kaçınırsınız.
Yüksek bir IQ'nuz varsa uzmanlaşmak, derin düşünmek eğilimi gösterirsiniz. Önemsiz şeylerden kaçınırsınız.
Zirvedeki insanlar sadece daha fazla çalışmakla, hatta herkesten çok daha fazla çalışmakla kalmıyor. Çok çok daha fazla çalışıyor.
Başarının ögeleriydi: tutku, yetenek ve çok çalışmak.
Başarıyı böylesine derin bir biçimde kişiselleştirdiğimiz için, diğerlerini en yüksek basamağa çıkarma fırsatlarını kaçırıyoruz. Kuralların başarıyı engellemesine neden oluyoruz. İnsanları daha en başından başarısızlığa mahkum ediyoruz. Başarılı olanlara aşırı derecede hayranlık duyuyoruz ve başarısız olanları aşırı derecede göz ardı ediyoruz. Ve en önemlisi, fazlasıyla pasif hale geliyoruz. Bizler kimin başarılı olup kimin başarılı olmadığını belirlemekte her birimizin ne kadar büyük bir rol oynadığını gözden kaçırıyoruz; "biz" derken toplumu kastediyorum.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.