Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mary Evelyn Tucker

Mary Evelyn TuckerEvrenin Yolculuğu yazarı
Yazar
7.8/10
16 Kişi
67
Okunma
0
Beğeni
689
Görüntülenme

Mary Evelyn Tucker Gönderileri

Mary Evelyn Tucker kitaplarını, Mary Evelyn Tucker sözleri ve alıntılarını, Mary Evelyn Tucker yazarlarını, Mary Evelyn Tucker yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Yıldız tozlarının çok uzun zaman dilimleri sonucunda gezegenlere dönüştüğünü görmek çok ilginçtir. Evrenin ilk zamanlarında bu yıldız tozları mevcut bile değildi; çünkü elementler henüz yıldızlar tarafından oluşturulmamıştı. Kozmik tozun içinde dağları, nehirleri, istiridye kabuklarını ve mavi kelebekleri yaratacak olan muazzam bir potansiyel gizliydi. Böyle bir süreç evrenin gelişiminde tekrar tekrar yaşanır: Evrenin kendi kendine bir araya gelen güçleri, farklı türlerde yaratıcılığı ortaya çıkaran yeni yapılar meydana getirir. Yıldız tozlarından gezegenlere uzanan bu uzun süreç şiddet ve kaosla doludur; ancak yaratıcılık yönünden yepyeni kapılar açar. Milyarlarca yıl önce gerçekleştiği halde bu sürecin ilk zamanlarını anımsatan unsurlar hala mevcut. Örneğin gece vakti gökyüzünden hızla geçen bir meteora ait ışıklı yol, diğer bir deyişle kayan bir yıldız gördüğümüzde aslında dört buçuk milyar yıl boyunca sadece Güneş etrafında döndükten sonra yolculuğu sona eren, Güneş sisteminin erken dönemlerine ait özgün çakıl taşlarına şahit oluyoruz."
Maya Kitap - IV. Güneş Sisteminin Doğuşu
"Güneş Sistemi'miz büyük bir dönüşüm sonucu meydana geldi. Beş milyar yıl önce süpernova patlamaları sonucu oluşan parıltılı bir bulut sonunda bin tane yeni yıldız sistemini oluşturacak yerçekimsel bir çökme sürecine girdi. Bu dev bulutun her tarafında yeni doğan yıldızlarla birlikte yeni çekim merkezleri belirmeye başladı. Bunu her merkezin kalbinde parıldayan birer mücevher gibi hayal edebilirsiniz. Bu merkezlerden bir tanesi, sekiz gezegeniyle beraber bizim Güneş'imizdi. Bu sekiz gezegenle birlikte bir güneş sistemi oluşturuyordu. Güneş sistemimizin engin okyanusunu bir canlıya yaşam veren bir rahim gibi de düşünebilirsiniz. Peki bu nasıl oldu? Yeni doğan Güneş'imizin etrafı tamamıyla süpernova patlamalarından dağılan hidrojen, karbon, silikon ve diğer elementlerle çevriliydi. Bunlar uzayda öylece sürüklenirken birbirlerine sürtünüp, küçük toz topları olarak kaynaşmaya başladı. Milyonlarca yıl boyunca bu "gezegenimsiler" boyutları büyük bir kaya parçası ve daha sonra bir dağ büyüklüğünde olana kadar birleşmeye ve büyümeye devam etti. Bu çarpışmaların hepsi büyük kitleler oluşmasına sebep olmadı; fakat bazı çarpışmalar o kadar şiddetliydi ki kitleleri paramparça etti. Milyonlarca yıl boyunca bu gezegenimsiler etrafta dolaşan serbest maddeleri kendine katmaya devam etti. Böylece Güneş sistemimiz, sekiz gezegeniyle, asteroitler takımıyla ve küçük güneşiyle vücut bulmaya başladı."
Maya Kitap - IV. Güneş Sisteminin Doğuşu
Reklam
"Evrendeki yaratıcılığın en önemli sonuçlarından biri süpernova, diğer bir deyişle yıldız patlamaları. Şaşırtıcı olan ise birçok büyük yıldızın patlamaya mahkum olması. Bu olay sırasında harcanan enerjinin evrende eşi benzeri yok. Bir süpernovanın gücü, yüz milyar aktif yıldızıyla birlikte bütün bir galaksinin gücüne eşit. Yıldızlar böyle bir sondan kaçınmak için önce ne gerekiyorsa yapar. Güneş'imizden yirmi kat daha büyük bir yıldız için ilk tehdit, yıldızın doğumundan sadece on milyon yıl sonra gelir. Bu on milyon yıl boyunca yıldız, çekirdeğinde hidrojen çekirdeklerini helyum çekirdeklerine çevirerek çalkantılı dengesizlik durumunu muhafaza eder. Fakat zamanla merkezde füzyon reaksiyonuna girecek hidrojen kalmaz. Hepsi helyum çekirdeklerine dönüşmüştür. Bu durumda füzyon sürecinden kaynaklanan dışa doğru iten enerji durur."
Maya Kitap - III. Yıldızlardan Yayılan Işıltı - Yıldızların Patlaması
Hepimiz yıldız tozuyuz
"Bir yıldızın aşırı uçlarda var olduğunu söyleyebiliriz. Bir yanda yerçekimsel çökme, diğer yanda ise termonükleer füzyon ve dışa doğru baskı vardır. Yani bir yıldız denge değil, dengesizlik ortamında var olur. Yıldız kendini denge ortamından uzak tuttuğu için temel parçacıklardan helyum çekirdeğini meydana getirebilmektedir. Bu, bilim tarihinin en muhteşem keşiflerinden biri. Yıldızları değişimin kaynayan kazanları ya da muazzam bir yaratıcılığa gebe rahimler olarak düşünebiliriz. Yıldızlarda gördüğümüz karmaşık etkileşimlerin, evrenin diğer alanlarındaki derin yaratıcılık modellerini yansıtıp yansıtmadığı merak edilebilir. Bu ikisi arasında benzerlikler bulunduğuna şüphe yok. İç dünyamız çekme ve itme duygularıyla kaplı olsa bile, onlarca yıl sürecek bir yaratıcı faaliyetin temelini oluşturacak duygu yüklü bağlar geliştirebiliyoruz."
Maya Kitap - III. Yıldızlardan Yayılan Işıltı - Yıldız Faaliyetleri
"Evrenin hikayesinin özü şu: Yıldızlar bizim atalarımızdır. Bütün her şey onlardan gelir. Yıldızlar dinamik varlıklardır. Onlar da doğar, gelişir ve son bulurlar. Hatta bazen bu son dramatik bir şekilde gerçekleşir. İşte size onların hikayeleri. Yıldızların doğuşu, yerçekiminin etkisiyle hidrojen ve helyum bulutlarının içe doğru patlamasıyla başlar. Bu bulut gitgide büzülür. Atomlar kendilerini daha sıkışık alanlara çektikçe birbirleriyle çarpışır ve enerjiyle titreşir. Her çarpışmadan sonra ise yavaş yavaş ısınırlar. Hayatına sıfırın yüzlerce derece altında başlayan bir bulut bile bir milyar yıl içinde yavaşça ısınır. Sıcaklık artışı esnasında bir yıldız doğarken yaşanan süreçler, evrenin doğuşu esnasındaki süreçlerin benzeridir. Hidrojen ve helyum bulutları birkaç bin dereceye kadar ısındığında, atomlar erimeye başlar. Hidrojen atomları proton ve elektronlar olarak dağılır ve daha sonra bunlar ilkel yıldızların çekirdeklerinde temel parçacıklarla etkileşime girerek serbestçe dolanır. Yıldızların doğuşunda doruk nokta sıcaklığın 10 milyon dereceye ulaşmasıyla yaşanır."
Maya Kitap - III. Yıldızlardan Yayılan Işıltı - Yıldızların doğuşu
Kendi kendine
"Peki yıldızların bu ışınımları nereden kaynaklanıyor? Maddenin yerçekimi kuvveti altında yoğun bir şekilde sıkışması buna neden oluyor. Peki yerçekiminin kaynağı ne? Yerçekiminin bir kütle etkisi olduğunu net bir şekilde ifade edebiliriz. Bir yıldızın oluşabilmesi için çöken kocaman bir hidroj en ve helyum bulutu düşünün. Bir bulutun içeriye doğru patlamasına neden olan yerçekimi aslında o bulutun kütlesi tarafından üretiliyor. Diğer bir deyişle, oluşacak yıldızın kütlesi, bu oluşum için gerekli olan yerçekimini yaratıyor. Bu anlamda yıldızların kendi kendini yarattığını söyleyebiliriz."
Maya Kitap - III. Yıldızlardan Yayılan Işıltı
Reklam
"Yıldızlardan neden bu kadar büyüleniyoruz? Atalarımızdan bazıları yıldızların tanrı olduğuna inanırken, diğerleri yıldızları Dünyaya erdem yağdıran melekler olarak görürdü. Çağdaş bilim insanları ise yıldızlardan dev gaz topları olarak söz ediyor. Yıldızlarla olan ilişkimizi tanımlama ihtiyacımız devam ediyor; fakat 21. yüzyıl insanları bu zorlu meseleye yıldızlarla ilgili önceki nesillerin sahip olmadığı ve her gün daha da büyüyen bir bilgi birikimiyle yaklaşıyor. Belki de en önemli keşiflerden biri yıldız oluşumlarının kendi kendini düzenleyen süreçler olması. Onlar yalnızca geceleri gökyüzünde bulunan ve hiç değişmeyen parlak nesneler değiller, aynı zamanda ışınımlarını sağlayan çeşitli gelişim aşamalarından geçiyorlar."
Maya Kitap - III. Yıldızlardan Yayılan Işıltı
"500 yıllık modern Batı biliminin de evrenin merkezini belirlemeye yönelik ilgisi bir dizi "merkezsizleştirme"ye yol açtı. Daha önce sahip olduğumuz merkeze ilişkin fikirlerimizin hikayenin tamamını yansıtmadığını öğrendik. İnsan dünyasının merkezsizleştirilmesine en ünlü katkıyı herhalde Dünyanın hareket eden bir merkez olduğunu ve Güneş etrafında hareket ettiğini keşfettiğimiz zaman yaptık. İlk kez MÖ 3. yüzyılda Yunanistan'ın Samos Adası'ndaki Aristarkus böyle bir varsayımda bulunmuştu ve Kopernik de bundan bağımsız bir şekilde 1543'te Avrupa'da bunu keşfetti. Birkaç yüzyıl içinde, devam eden araştırmalarımız sonucunda gördük ki Güneş, evrenin değil, Güneş sisteminin merkeziydi. 1918'de Harlow Shapley, Güneş'in eliptik bir yörünge çizerek Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında yol izlediğini belgeledi. Bu merkezsizleştirme süreci 1920'lerde Edwin Hubble ve diğerlerinin, Samanyolu'nun evrenin merkez galaksisi olmadığını, onun yerine evreni dolduran galaksilerden sadece bir tanesi olduğunu keşfetmesiyle daha ileri bir noktaya taşındı. Bilim insanları gözlemlenebilir evrende yüz milyar galaksi olduğunu keşfettiğinde şaşkına döndüler. Uçsuz bucaksız ve her daim gelişen bir evrende yaşıyor olduğumuz gerçeğini kabullenebilmek sıradan insanlar için olduğu kadar bilim insanları için de devam eden bir mücadele aslında."
Maya Kitap - II. Galaksilerin Oluşumu - Galaksi Kümeleri ve Çokmerkezli Evren
"Her kültürün, topluma yön veren uzay ve zamana ilişkin özel bir evren algısı vardır. En temel rehberlerden biri de "varlıkların merkezi" ile ilgilidir. Şu soruyu kendimize tekrar tekrar sormuşuzdur: Evrenin kalbi nerede atar? Evrenin merkezine dair olan bu soru her kültürde farklı cevaplar bulur. Bazıları bunun, Tibet'teki Kailasa Dağı ya da Afrika'daki Kilimanjaro Dağı gibi özel bir dağın üzerinde olduğunu düşünür. Bazıları Batı'da Kudüs, Roma ya da Mekke, Asya'da Pekin, Varanasi ya da Yogyakarta gibi belirli şehirlere işaret eder. Bu şekilde bu şehirler ya hac yerleri ya da politik güç merkezleri haline gelmiştir. Bu şehirlerin insanlar için ne kadar önemli olduğunu anlamak hiç de zor değil. Merkezle ilişki içinde olmak özel bir değer taşıyor. Örneğin, dünyanın merkezinde yer alan bir şehirde vatandaşların erişebildiği prestije merkez dışında kalanlar kolaylıkla sahip olamıyor. Tabii ki merkezden çıkan her kanun veya hüküm de özel bir yetki taşıyor."
Maya Kitap - II. Galaksilerin Oluşumu - Galaksi Kümeleri ve Çokmerkezli Evren
"Gözlemlenebilir evrenin bir diğer muhteşem özelliği genişleyişindeki zararetten ileri geliyor. Eğer genişleme hızı biraz yavaş, hatta milyonda bir bile daha yavaş olsaydı, evren çökecekti. Kendi içine doğru patlayacak ve bu da hikayenin sonu olacaktı. Aynı şekilde, evren biraz daha hızlı genişlemiş olsaydı, hatta bu genişleme sadece milyonda
Maya Kitap - I. Evrenin Başlangıcı - Genişleme ve Oluşum - * MIT: Massachusetts Institute of Technology (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) (e.n.) - ** Freeman J Dyson, Disturbing the Universe (New York: Harper and Row, 1979), 250.
163 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.