Kitabı bitirince aklıma gece yarısından sonra Külkedisi'ne dönen Sindirella geldi. Şöyle ki kitabın kahramanı Nora da intihar girişiminde bulunup içtiği ilaçların etkisindeyken, hayalinde yarattığı "Gece Yarısı Kütüphanesi"nde birçok farklı hayat yaşamış ve uyandığında gerçek hayata dönmüştür. Ama Nora'nın döndüğü gerçek hayat;
“Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acınında olduğunu, biri olmadan öbürünün de olmayacağını.
"İyi birisin sen. Dünyanın hâli seni üzüyor. Evsizler, çevre."
"Çalışmam lazım."
Neil tekrar Konfüçyüs pozunu aldı. "Senin özgür olman lazım."
"Özgür olmak istemiyorum."
“Her gün, her an yeni bir evrene giriyoruz. Boş yere hayatımızın farklı olmasını diliyor, kendimizi başkalarıyla ve kendimizin farklı versiyonlarıyla karşılaştırıp duruyoruz ama gerçekte çoğu hayat bir yere kadar iyi ve bir yere kadar kötü.”
"Sence hayatın anlamı ne? Buldun mu onu?"
"Hah! Hayatın anlamı. Hayatın anlamıymış. Hayatın anlamı falan yok. İnsanlar dünyada kendilerinin dışında değerler ve anlamlar arıyor, oysa dünya değer ve anlam sunmadığı gibi insanların bu arayışına da hepten kayıtsız."