Devletin eli ister istemez Arap vilayetlerinin üstündeydi. Merkezi imparatorluğun uzaktaki mülklerine yönelteceği kaynak ve iradesi nispeten daha az ve zayıf olduğundan devlet, gücünü yerel elitler aracılığıyla sağlıyordu.
Suriyeliler, düzensiz Türk ordusunun işgalci Avrupalıları silah zoruyla nasıl defettiğini, Türk devletinin eski Osmanlı subayı Mustafa Kemal önderliğinde nasıl küllerinden doğduğunu dehşetle izlediler.
Fransız mandası yöneticileri, Suriye’deki mezhepler, sınıflar ve bölgeler arasındaki bağlantıları ve ilişkileri kavrayamamıştı.
Suriye’yi sözümona ebedi mezhepsel ve bölgesel parçalara ayırıp yönetmeye çalışmışlardı.
Nasıl ki bir el darbesiyle kırılan bir cam o elde iz bırakırsa, manda gücünün kontrol etmeye çalıştığı şeyler de bu gücün bürokratik kayıtlarında kendi bilinçlerine dair izler bırakır.
Sünni Müslüman çoğunluktan bazıları Dürzileri kafir olarak görüyordu ve Sünni Osmanlı Devletinin doktrinleri Dürzilere belli aralıklarla acı çektiriyordu.
İngiliz destekli Arap ordusuna 1917’den beri yiyecek sağladılar. Ayrıca, Osmanlı karşıtı Şamlı askerleri dağlarda güvenle saklayanlar, Cebel’in geleneksel olarak Osmanlı karşıtı olan güneyinden gelen Dürzilerdi.