Nietzsche’nin Dionysos’unun, Heidegger’in Varlık ve hiçlik’inin, Derrida’nın karar verilemez ve ötekisinin ve içkinleştirilmiş bir Tanrı anlayışının, evrensel bir sevgi, hoşgörü, merhametin mistik/tasavvufi metinlere gönderme yapmadan layıkıyla anlaşılacağı kanaatinde değiliz. Hepimiz biliyoruz ki, vahdeti vücut demek, postmodernistlerin hep peşinde oldukları bir paradoks olan, “farklılıkta birlik” demektir.