Allah Resûlü aleyhisselam buyurdular ki "Allah teâlâ’nın yarattıkları ve nimetlerini tefekkür edin, fakat Zât'ı üzerinde düşünmeyin! Zira siz, O'nun kadrini(lâyık olduğu şekilde) aslâ takdir edemezsiniz."
Sultan İmam-ı Rabbânî Hazretleri "Allah ötelerin ötesi; ötelerin ötesinden de ötesi, ondan da ötesi, her ötenin
İnsanlık tarih boyunca her ne kadar birbirinden farklı özellikte olsa da kadim bir yaratıcı konusunda fikir birliği etmiştir. Çünkü bozulmamış fıtrat insanı bir yaratıcıya ister istemez götürür. Bu ise aklı selîm olanlar için bir delil teşkil eder.
Tabiatta fevkalâde hassas ve ince bir nizamın hâkim olduğu, bunun kendiliğinden veya şuursuz maddenin icadıyla meydana gelmeyip yüce vasıflara sahip tabiat üstü bir varlığın yaratması ve devam ettirmesiyle mümkün olabileceği esasına dayanan delil.
Alemin yaratılışından değil de el-ân yaratılanların varlığından yola çıkarak Allah teâlâ'yı ispat yöntemidir.
Çünkü alemde anbean yeni yaratılışlar söz konusudur bunlar ise illiyyet (determinizm) kanununa göre bir yaratan olmadan kendi başlarına var olamazlar.
Daha çok İslam felsefecileri tarafından kullanılan bu delile göre alem mümkündür. Çünkü yokluğu düşünülebilir. Öyleyse mümkün olan bu alemi yokluktan varlığa tercih edecek bir muraccih olmak zorundadır.
Bu da ya kendisinin tamamı olacak yahut kendisinin bir cüzü olacak veyahut kendisinden başka bir mümkün varlık olacaktır.
Birinci ve ikinci ihtimal batıldır, çünkü bir şey kendisinin yaratıcısı olamaz. Üçüncü ihtimalde de ya teselsül olacak ya da devir açığa çıkacaktır.
Bu ikisi de muhal olacağından alemin muraccihi vacibul vücut olmak zorundadır.
Alemin hadisliğinden yola çıkarak zaruraten bir muhdise muhtaç olduğunu ispat eden bu yöntem kelamcıların en meşhur delilidir.
Şöyle ki alem cevher ve arazlardan müteşekkildir. Arazlar ise iki zamanda varlığını sürdüremediklerinden hadis olmak zorundadırlar.
Kelam kitapları bu meseleyi akla yaklaştırmak için genelde alemde her şeyin hareket halinde olduğundan bahseder.
Hareketin kadim olması da mümkün değildir. Çünkü her hareket kendinden önceki hareket ile meydana gelir ki bu da bir sukûnda son bulmak zorundadır, çünkü teselsül yani zincirleme sonsuz hareketler batıldır.
Maturidiyye'ye göre peygamber gönderilmezse bile Allah teâlâ'yı aklen bilmek vaciptir. Allah'ı akılla bilmenin aklen vacip olduğu görüşü, Maturidilere İmâm-ı Âzam Ebû Hanife'den geçmiştir.