Ebu Said Muhammed Hâdimî, Muhammet B. Mustafa B. Osman El-Hüseyni El-Hadimi, Muḥammad ibn Muṣṭafá Khādimī
1701 yılında Konya’nın Hâdim kasabasında doğdu. Asıl adı Mehmed olup babası müderris Fahrürrûm Mustafa Efendi’dir. Buhara’dan göç ederek Anadolu’ya yerleşen ailesinin soyu Hz. Peygamber’e ulaşmaktadır. Hâdimî nisbesi yanında Hüseynî, Nakşibendî, Konevî nisbeleriyle de anılır.
İlk öğrenimini babasının yanında yaptı ve on yaşında iken hâfız oldu. Babasından Kütüb-i Sitte ile diğer bazı hadis kitaplarını senedleriyle birlikte okuduktan sonra (İcâzetnâme, vr. 242b) 1720 yılında Konya’daki Karatay Medresesi’nde tahsilini sürdürdü. 1725’te hocası İbrâhim Efendi’nin tavsiyesi üzerine İstanbul’a giderek Kazovalı (Kazâbâdî) Ahmed Efendi’nin medresesinde öğrenimine devam etti. Sekiz yıl öğrenim gördükten sonra Hâdim’e döndü ve babasından boşalan Hâdim Medresesi’nde ders vermeye başladı. Bu sırada Hâdimî için babasının medresesi yerine yeni bir medrese inşa edildi.
Fahrürrûm Mustafa Efendi ile birlikte meşhur olmaya başlayan Hâdim kasabası, Ebû Saîd ve oğulları zamanında şöhreti daha da artarak bir ilim ve irfan merkezi oldu. Kendisinden ilim tahsil etmek isteyen talebelerin çokluğu sebebiyle Hâdimî, derslerini yaz aylarında kasabaya 12 km. mesafede bulunan Kervanpınar’da açık havada vermeye başladı. Ünü kısa zamanda Anadolu’nun diğer bölgelerine de yayılan Hâdimî, I. Mahmud tarafından Dârüssaâde Ağası Beşir Ağa vasıtasıyla İstanbul’a davet edildi. Hâdimî, İstanbul’un gözde âlimlerinin de hazır bulunduğu bir mecliste padişah huzurunda ders takrir etti (Ebül‘ulâ Mardin, II, 771). Bundan çok memnun olan padişah kendisinden Ayasofya Camii’nde bir vaaz vermesini istedi. Hâdimî vaazı sırasında yaptığı Fâtiha tefsiriyle İstanbul âlimlerinin takdirini kazandı. Daha sonra bu vaazını bir risâle haline getirdi. Padişah onun İstanbul’da kalmasını istediyse de Hâdimî kendi kasabasına dönmeyi tercih etti.
Yetiştirdiği talebeler arasında İsmâil Gelenbevî, Gözübüyükzâde İbrâhim Efendi, Muhammed b. Süleyman Kırkağacî, Hâfız Hasan Üskübî ve kendi oğulları Said, Abdullah, Mehmed Emin, Nûman gibi âlim ve müderrisler bulunmaktadır (Risâle fî baʿżi’l-evṣâfi’l-ḥamîde, vr. 121a). Hâdim’de vefat eden Ebû Saîd (Çeşmîzâde Mustafa Reşid, s. 16-17) kasabanın batısındaki Hâdim Mezarlığı’na defnedildi. Kabrinin civarında babası, annesi, çocukları ve kardeşlerinin mezarları yer alır.
III. Ahmed ve I. Mahmud zamanlarında Dârüssaâde ağası olarak görev yapan Hacı Beşir Ağa Ebû Saîd Hâdimî için bir kütüphane yaptırdı (Ebül‘ulâ Mardin, II, 772). Hâdimî Külliyesi’nde Osman Rüşdü Efendi’nin de 1120 (1708) yılında bir kütüphane kurduğu belirtilmektedir (Erünsal, s. 69-70). 1175’te (1761) Dîvân-ı Hümâyun hâcegânından Osman Şühûdî Efendi kendi kitaplarını vakfederek Hâdimî Kütüphanesi’ni zenginleştirdi. Hâdimî de ölümünden kısa süre önce kitaplarını ve değirmeninin bir kısım gelirini Hâdim’de ilim tahsil eden talebelere vakfetti. Hâdimî’nin ve Osman Şühûdî Efendi’nin vakfettiği kitapların 1175 (1761) ve 1177 (1763) yıllarına ait bir listesi o zamanki Konya şehri mahkemesinde muhafaza edilmiştir (İcâzetnâme, vr. 1a-13b). 28 Şubat 1935 tarihinde Konya Yusuf Ağa Kütüphanesi’ne taşınan bu kitaplar yanında Hâdimî’ye ait vakıf eserler ve eşyalar da bulunmaktadır (Özönder, s. 23).
Hâdimî medrese geleneği içinde yetişen seçkin âlimlerdendir. Kendini eser telif edip öğrenci yetiştirmeye adamıştı. Bundan dolayı saray tarafından teklif edilen makamların yerine Hâdim’de ders vermeyi tercih etmiştir. İslâm’ın özüne bağlı bir kişi olan Hâdimî’ye göre şeriatın temel ilkeleri ve sırât-ı müstakîm dairesi dışında kalan birtakım görüşler tarikat sayılmaz. Bununla birlikte Hâdimî bazı âlimlerin aksine, Muhyiddin İbnü’l-Arabî gibi mutasavvıfların zâhirî anlamda küfrü gerektiren sözlerinin ihtiyatla karşılanıp küfürlerine dair fetva verilmemesinin daha uygun olacağını söylerdi.
İlmî kişiliğinin yanı sıra sanata da mütemayil olan Hâdimî’nin bir divan oluşturacak kadar şiir ve ilâhi yazdığı kaydedilmektedir. Ancak bu şiirlerden sadece birkaçı tesbit edilebilmiştir (Önder, s. 13-14).
Ebû Saîd Hâdimî adına Hâdim’de 23 Eylül 1966 tarihinden itibaren “Hâdimî günleri” düzenlenmektedir. Bu anma günlerinde kurbanlar kesilip yemekler yenilmekte ve çeşitli yerlerden davet edilen ilim adamları vasıtasıyla Hâdimî tanıtılmaktadır. Ayrıca ilki 21 Ekim 1988 tarihinde gerçekleştirilen Hâdimî sempozyumları Hâdim Belediyesi ile Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü tarafından sürdürülmektedir.
Eserleri. Tefsir, hadis, fıkıh, tasavvuf ve akaide dair çalışmaları olan Hâdimî’ye birçok eser atfedilmektedir (eserlerinin listesi için bk. Risâle fî baʿżi’l-evṣâfi’l-ḥamîde, vr. 119b vd., 131b, 132b, 133a; Fi’l-Münâẓara maʿa’n-nefs, vr. 103b). Bunların bir kısmı, huzurunda talebelerinin yazdığı ders takrirlerinden ibaret olup onlar tarafından çoğaltılmıştır. Hâdimî’nin Arapça olarak kaleme aldığı, bazıları bir veya birkaç sayfadan meydana gelen risâlelerinin bir kısmı Konyalı Abdülbâsir Efendi tarafından Mecmûʿatü’r-resâʾil içinde bastırılmıştır (İstanbul 1302). Başlıca eserleri şunlardır:
1. el-Berîḳatü’l-Maḥmûdiyye fî şerḥi’ṭ-Ṭarîḳati’l-Muḥammediyye ve’ş-şerîʿati’n-nebeviyye fi’s-sîreti’l-Aḥmediyye. Hâdimî’nin en meşhur eseri olup Birgivî’nin eṭ-Ṭarîḳatü’l-Muḥammediyye fî beyâni’s-sîreti’l-Aḥmediyye’sinin mufassal bir şerhidir. 1168 (1754) yılında telif edilen eser birçok defa basılmıştır (I-II, Bulak 1257; Kahire 1268; I-II, İstanbul 1257, 1266, 1284, 1287, 1302; I-IV, İstanbul 1318, 1326). Hâdimî’nin bu kitabında Gazzâlî’nin İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’ini esas aldığı görülür. Eser Bedreddin Çetiner, Hasan Ege ve Seyfeddin Oğuz tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (I-V, İstanbul 1989).
2. Mecâmiʿu’l-ḥaḳāʾiḳ. Fıkıh usulüne dair olan eserin çeşitli baskıları yapılmıştır (İstanbul 1273, 1303, 1318). Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’nin küllî kaidelerle ilgili kısmının önemli kaynaklarından biri olan kitabı Mustafa Hulûsi Güzelhisârî Menâfiʿu’d-deḳāʾiḳ fî şerḥi Mecâmiʿi’l-ḥaḳāʾiḳ adıyla şerhetmiş (İstanbul 1273, 1308; Kahire 1288), Şirvanlı Ahmed Hamdi Efendi de Levâmiu’d-dekāik fî tercemeti Mecâmii’l-hakāik adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1293).
3. Ḥâşiye ʿalâ Düreri’l-ḥükkâm. Molla Hüsrev’in Hanefî fıkhına dair Dürerü’l-ḥükkâm adlı eserine 1154 (1741) yılında yazdığı şerhtir (İstanbul 1269, 1270, 1310).
4. ʿArâʾisü’n-nefâʾis (İstanbul 1303). Müellif mantıkla ilgili olan bu eserini, padişahın huzurunda ders takrir ettiğinde İstanbul ulemâsının fıkıh ve ferâiz dışındaki ilimlerde bilgisi bulunmadığını söylemeleri üzerine kaleme almıştır. Bizzat Hâdimî’nin ʿArâʾisü’l-enẓâr ve nefâʾisü’l-ebkâr fi’l-manṭıḳ adıyla şerhettiği bu eser (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 862), Abdullah en-Necîb b. Muhammed b. Şa‘bân tarafından da 1212’de (1797) Nevâmisü’l-efkâri’l-esrâr ʿalâ ʿArâʾisi’l-enẓâri’l-ebkâr adıyla şerhedilmiştir (TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1973).
5. Eyyühe’l-veled Şerhi (İstanbul 1324).
6. Risâletü tertîli’l-Ḳurʾân. Âdâbü ḳırâʾati’l-Ḳurʾân ve Risâle fî âdâbi ḳırâʾati’l-Ḳurʾân ve fażîletihâ gibi adlarla da anılan bu risâle Yavuz Fırat tarafından yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlanmıştır (bk. bibl.).
7. Muḳaddimâtü beyâni mevżûʿâti’l-ʿulûm ([taş baskısı], yer yok, ts.).
8. Risâle fî ḥaḳḳı’l-Ḫıżır ([taş baskısı], yer yok, ts.).
9. Risâletü’l-besmele (İstanbul 1201, 1304). Risâletü şerḥi’l-besmele (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5311) adıyla da bilinen bu eserde Hâdimî besmelenin mâna ve hikmetlerini lugat, kelâm, fıkıh, tefsir, tasavvuf vb. on sekiz ilim yönünden açıklamış ve bu hususta 100 kadar kaynaktan faydalandığını belirtmiştir.
10. Ḫazâʾinü’l-cevâhir ve meḫâzinü’z-zevâhir (İstanbul 1261).
11. er-Risâletü’n-Naḳşibendiyye. Hakikat ehlinin âdâbını ve halis tarikatın şartlarını ihtiva eder. Dervişzâde Mehmed Zeynelâbidîn Karamânî’nin Arapça olarak şerhettiği eseri daha sonra oğlu Mehmed Münib bazı açıklama ve ilâvelerle Tuhfetü’l-mülûk fî irşâdi ehli’s-sülûk adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1268).
12. Şerḥu’l-Evrâdi’l-Bahâʾiyye (İstanbul 1298).
13. Hidâyetü’ṭ-ṭâlibîn. Hâdimî’nin, müridlerinin isteği üzerine Nakşibendî tarikatıyla ilgili olarak derlediği bu Farsça eser önce Arapça’ya tercüme edilmiş, ardından Muhammed b. Veliyyüddin Hıfzî tarafından Terceme-i Hidâyetü’t-tâlibîn adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 1298).
Hâdimî’nin matbû eserlerinden başka yazma halindeki şu kitap ve risâleleri de bulunmaktadır: Feżâʾilü’l-eẕkâr (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1367/1); Defʿu işġāli’l-istis̱nâ fî ḳavlihî Teʿâlâ “ve emmelleẕîne” (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 998); Defʿu işkâli’l-vaḳīʿ fî ḳavlihî Teʿâlâ “ve lev ʿalimellāh” (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1017); Ḥâşiye ʿalâ tefsîri sûreti’l-İḫlâṣ li’bni Sînâ (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1017); Ḥâşiye ʿalâ tefsîri’n-Nebeʾ li’l-Beyżâvî (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 74); Risâle fi’l-iżâfeti’l-lafẓiyye (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1026); Risâle fi’l-każâʾ ve’l-ḳader (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1017); Risâle fi’l-ḳażıyye ve eczâʾihâ (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2046); Risâle fî ḥaḳḳi’l-vücûdiyye (Süleymaniye Ktp., Denizli, nr. 389); Risâle fî şehidallāh (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 3824); Risâle fî tefsîri ḳavlihî Teʿâlâ “ve hüve’l-ġafûrü’l-vedûd” (Süleymaniye Ktp.,Reşid Efendi, nr. 1017); Risâle fî tefsîri sûreti’n-Nâziʿât (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1017); Risâletü’l-erbaʿîniyye (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2689); Risâletü’l-ʿubûdiyye (Süleymaniye Ktp., Hacı İbrâhim Efendi, nr. 862); Risâletü’n-nâsiḫiyye ve’l-mensûḫiyye (Süleymaniye Ktp., Denizli, nr. 389); Risâletü lübsi’l-aḥmer (Süleymaniye Ktp., Denizli, nr. 389); Risâletü veẓâʾifi’l-mevtâ (Süleymaniye Ktp., Denizli, nr. 389); Şerḥu kelimeti’t-tevḥîd (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1017).