Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Hüseyin (R.A.)

Muhammed Hüseyin (R.A.)Gönül Sohbetleri yazarı
Yazar
8.5/10
7 Kişi
10
Okunma
5
Beğeni
1.580
Görüntülenme

Muhammed Hüseyin (R.A.) Sözleri ve Alıntıları

Muhammed Hüseyin (R.A.) sözleri ve alıntılarını, Muhammed Hüseyin (R.A.) kitap alıntılarını, Muhammed Hüseyin (R.A.) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her anda ne dememiz lazım; el hamdu lillâhi rabbil âlemin: “Ya rabbi! Sen övgüye layıksın, sen sevilmeye layıksın. Seni övemedim, bunu körlüğüme bağışla ya rabbi! Sen ki nimetlerini ikram ediyorsun, beni rızana davet ediyorsun, beni dostluğuna davet ediyorsun, beni Hz. insan olmaya davet ediyorsun. Ben bir avuç toprağa minnet etmişim, iki günlük
Âdem babamız ile Havva annemizin “biz nefsimize zulmettik. Sen bizi mağfiret etmez, bize merhamet etmezsen biz hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediği gibi bizi de bir yanlış, bir hata yaptığında, bir günah işlediğinde “biz nefsimize zulmettik, sen bizi mağfiret etmezsen, bize rahmet etmezsen hüsrana uğrayanlardan oluruz” diyenlerden eyle ya rabbi!
Reklam
Fecr Suresi
Fe emmâl insânu izâ mebtelâhu rabbuhu fe ekramehu ve na’ameh: “Ne zaman rabbi, insanı imtihan edip ona ikramda bulunsa ve ona nimet verse.” Fe yekûlu rabbî ekramen: “Rabbim bana ikram etti, der.” Allah, kuluna imtihan olarak ikramda bulunduğunda kul “rabbim bana ikramda bulundu, ikram etti, nimet verdi” der. Ve emmâ izâ mâbtelâhu fe kadera aleyhi rızkah: “Ne zaman da bir imtihan gereği rızkını kıssa (daraltsa, o zaman da).” Fe yekûlu rabbî ehâneni: “Rabbim bana ihanet etti, der.” Yani “rabbim beni zelil etti, bana ihanet etti, ben bunu hak etmemiştim” der. Bizi böyle söyleyenlerden eyleme ya rabbi! İmtihanın kazanma imkânı olduğunu bilenlerden eyle ya rabbi! Nimetle imtihan ettiğinde gereğini yerine getirenlerden eyle ya rabbi! Musibetle imtihana tabi tuttuğunda itiraz etmeyip bir kul gibi duranlardan, teslim olanlardan eyle ya rabbi! O imtihanın arkasında mutlaka bir nimet olduğunu bilenlerden ve buna iman edenlerden eyle ya rabbi!
“Derken şeytan, kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi.” “Ve dedi ki: Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti.” “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim, diye de onlara yemin etti.” Şeytan yemin edip onları kandırarak “ben bunu sizin için söylüyorum” dedi. Onlar da ağaçtan yiyince kendilerine zulmetmiş oldular; ama “bu, Allah’ın takdiridir, Allah bize yanlış yaptırdı” demediler. Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ: “Dediler ki: Biz nefsimize zulmettik ya rabbi!” Ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn: “Eğer sen bizi mağfiret etmez ve bize merhamet etmezsen muhakkak ki biz hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
Allah, insanı sadece verdikleriyle hesaba çeker; yani, Allah birine göz vermişse onu gözden hesaba çeker, vermemişse gözden hesaba çekmez. Aynı şekilde Allah birine ilim vermişse onu ilminden, gönül vermişse gönlünden hesaba çeker. Kısacası Allah kime her neyi vermişse ondan hesaba çeker. Bir de Allah, insanı; peygamberini gönderip vahyini indirerek ona her neyi söylemişse ondan hesaba çeker. Biri “ben Kur’an’a iman ettim” dediyse o hâlde Kur’an’daki bütün ayetler için tek tek “ben Allah’ın bu emrini kabul ediyorum ve gereğini yapacağım” deyip Allah’a söz vermiştir. Bu durumda insan, ayetlerin bir tanesini bile bilmezse Allah’a verdiği sözü, va’dini yerine getiremez. Bu yüzden insanın her bir ayeti tek tek bilmesi, öğrenmesi ve öğrenmek için çabasını, gayretini sarf etmesi gerekir. Yoksa rabbini dinlememiş, dinlemeyi sevmemiş, ciddiye almamıştır. Bu yüzden devamlı olarak “Allah, kulunu huzura alıp ‘kulum, ben sana bir kitap, bir mektup gönderdim, onu aldın mı? O mektuptan neyi öğrendin, orada sana ne söylemiştim’ diye sorsa kulun buna cevap verebilmesi gerekir” diyoruz.
3. Bölüm
Asr Suresi Biri iman etmez, salih amel işlemez, hakkı, sabrı tavsiye edip insanları hakka, sabra davet etmezse hüsrandadır, kaybetmiştir. Bu bütün insanlar için geçerlidir. O hâlde “acaba Allah’ın yaptığı bu mü’min tarifine uyan ne kadar insan var” diye bakmamız gerekir. Allah’ın beyanına göre insan hem iman edecek; yani Allah’ı ve resulünü her şeyden çok sevecek, hem Allah’ın kelamını bütün kelamlardan daha çok sevecek, hem peygamberini kendine örnek alıp onun yolunda yürüyüp ona tabi olacak, salih amel işleyecek, kendi nefsini ıslah etmeye çalışırken bir de başkalarının ıslahı için çaba, gayret sarf edecek, hem de hakkı yaşayıp haklının yanında olacak, hakkı tavsiye edip hakka davet edecek, hakkın sadece Allah olduğuna davet edecek, sabredip insanları da sabra davet edecek. İnsanın böyle bir derdinin olması, bunun için de gücünün yettiği kadarıyla çaba, gayret sarf etmesi gerekir. Acaba “ben mü’minim” diyenlerin kaçta kaçı Allah’ın bu tarifine uyuyor! Biz inşallah böyle yapmaya, bütünüyle böyle olmaya çalışıyoruz; yani iman edip salih amel işliyor, hakkı ve sabrı yaşayıp isnanları da hakka, sabra davet ediyoruz. Bizimle beraber olanlar da böyle olmalıdır, en azından böyle olmaya çalışmalıdır. Bizi gerçek manada iman edenlerden, salih amel işleyenlerden, nefsini ıslah edenlerden eyle ya rabbi! Nefislerini ıslah etmeleri için kullarına yardım edenlerden, destek olanlardan eyle ya rabbi! Hakkı tavsiye edenlerden, hakkı yaşayanlardan eyle ya rabbi! Senin hak dediğine hak, batıl dediğine batıl diyenlerden eyle ya rabbi! Bizi sabrı yaşayanlardan ve sabra davet edenlerden eyle ya rabbi!
Reklam
Allah bir ibadeti emretmişse o ibadet bizden yükümüzü alsın diyedir. Onun için ibadet yük değildir; yükü alandır. Eğer ibadetin hakikatini anlamazsak ibadet bizden yükümüzü almaz, tam tersine bize yük olur. Yük alan bir ibadet nasıl bir ibadettir, mesela; namaz yükümüzü bizden nasıl alır? Namaz bizi Allah’ın huzurunda durdurur. Hem gönül
Bir daha söyleyeyim. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in vefatından sonra onu görmeyenler Hz. Ayşe annemize gelip bize biraz Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i anlatır mısınız, dediklerinde ne buyuruyordu; “O da tıpkı sizin gibi bir insandı.” Tıpkı sizin gibi… Çünkü Allah onun için öyle buyurmuştu; Kul innemâ ene beşerun mislukum: “De ki: Ben de
Nasıl ki her yeni gün yeni bir hayatsa her Ramazan ayı geldiğinde de ölülerin Kur’an ile dirildiği yeni bir hayat başlar. Şayet Ramazan ayını gerçek manada yaşamaya, anlamaya, idrak etmeye, ondan istifade etmeye çalışırsak biz de Kur’an ile dirilir ve Allah’ın “diri” dediklerinden oluruz. Allah ayet-i kerimede “Allah yolunda ölenlere ‘ölü’ demeyin, onlar diridirler”1 buyurmuştur. O hâlde Kur’an ile dirildiğimizde zahiri olarak ölü olsak bile Allah’ın “diri” dediklerinden oluruz. Allah başka bir ayet-i kerimede ayetlerini dinlemeyenler için ise “(resulüm)! Şüphesiz ki sen ölülere işittiremezsin” buyurmuştur. Yani ayetleri işitmeyenler, duymayanlar, anlamaya, tefekkür etmeye, yaşamaya çalışmayanlar ölüdür, buyurmuştur. Bu yüzden insan her ne kadar zahiri olarak yaşasa da Allah’ın ayetlerini dinlemeye, anlamaya çalışmıyorsa manevi olarak diri değil ölüdür. Allah’ın “ölü” dediklerinden olmamak için de rabbimizin ayetlerini dinlememiz ve her biri üzerinde tefekkür etmemiz gerekir. Allah bizi manevi olarak ölülerden değil dirilerden eylesin inşallah.
Belil insânu alâ nefsihî basîrah: “Doğrusu insan nefsine karşı basiret sahibidir (buna şahittir).” Ve lev elkâ meâzîrah: “İsterse bütün mazeretlerini ortaya koysun (yine de buna şahittir, bunu bilir).” Bizi mazeret üretenlerden eyleme ya rabbi! “Ben görmedim, anlamadım” diyenlerden eyleme ya rabbi! Sen “insan kendi nefsine şahittir” buyurdun, biz de nefsimize, nefsimizin şirkine, küfrüne, günahına, yanlışına, mağrur oluşuna şahidiz ya rabbi! Bunun için istiğfar ediyor, tövbe ediyor, sana sığınıyoruz ya rabbi! Bizi Kıyamet günü huzura aldığında pişman olanlardan eyleme ya rabbi, bizi saadete erenlerden eyle ya rabbi!
312 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.