Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muharrem Dayanç

Bosna Günlüğü yazarı
Yazar
9.7/10
7 Kişi
24
Okunma
3
Beğeni
1.778
Görüntülenme

Muharrem Dayanç Gönderileri

Muharrem Dayanç kitaplarını, Muharrem Dayanç sözleri ve alıntılarını, Muharrem Dayanç yazarlarını, Muharrem Dayanç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çağın Ruhu...
Bu çağın ortak dillerinden biri futbol. Bu asla bir abartı değil, dünyada en çok tanınan, hatta kendilerine en çok öykünülen insanlar futbolcular. Haritada yeri bilinmeyen ülkeler futbolcuları sayesinde bütün dünyaya caka satıyorlar. Bazı sporcular ülkelerinin milli kahramanı oluyorlar. (Peleler, Maradonalar, Platiniler, Müllerler...) Formaları insandan insana, bedenden bedene geçiyor. Çocukların, genç kız ve erkeklerin hayallerini süslüyorlar. İdol oluyorlar. Özenilen bu etiketin altında çağın ruhu yatıyor: Daha çok para, daha çok şöhret, daha ışıltılı hayat.
Sayfa 105Kitabı okudu
Artık senenin 365 günü ekranlarda futbol maçı var. Hemen her gün lotolarla, totolarla, bahislerle, alınan ve satılan maçlarla kumara da bulaştı futbol. Aklanan paralarla kirlendi futbol. Top dünyaya benzedi, dünya toplaştı.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Futbol dili...
Kabul edin veya etmeyin çağımızın ortak dillerinden biri futbol. Yoksa dünyanın en ücra köşesinde oynanan bir futbol maçını oturduğumuz koltukta bu kadar coşku ve heyecanla nasıl izlerdik? Sokaktan mahalleye, köyden kasabaya, kasabadan şehre, şehirden metropole dünyanın her yerinde anlaşılan bir "futbol dili"nden bahsediyorsak bu fenomeni ciddiye almak zorundayız.
Sayfa 102Kitabı okudu
Her çağın kendine ait bir dili vardır. Bu dille konuşur insanlar, bu dile hâkimiyetleri oranında ses verirler dünyaya. Devrinin dilini konuşur Mevlana. Şiir yazar, derdini şiir diliyle hikâyeleştirir. Ya bugün yaşasaydı Hazret? Roman yazardı bence, postmodern dünyanın kahrını ancak roman çekebilir. Şiir incelik ister, sezgi ister, aşk ister, çile ister, rafine bir dil ister. Günümüzün geveze ve yapay dünyasında miadını doldurmuştur şiir. Mekanikleşmiş bazı Avrupa ülkelerinde artık şiirin yazılmıyor olmasına hiç mi hiç şaşırmıyorum bu yüzden.
Sayfa 101Kitabı okudu
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
- Kadın sizce nedir? Nasıl tarif edersiniz? "Leyâl-i Sâhiriyet" muharriri kumral bıyıklarıyla koparırcasına oynayarak, hırçın bir çocuk gibi cevap verdi: - Hemen her muharrir bu müşkil işi bir çok defa yapmaya özenmiştir. Bunların içinde dolgun bir adet teşkil eden okuduklarımı hâtırlayarak içinden bir intihab yapmaya imkân göremiyorum. Onu bizzat kendim tarif etmeye gelince aczimi açıkça söyleyebilirim. O kadar çok, muhtelif, hatta mütebâyin enmûzecler irâe eden bu cinse şâmil bir hüviyet vererek bir tarif yapmak bence kabil değildir. Eğer kadının muhtelif vasıfları arasında en kıymetlisini sorarsanız yukarıki sözlerimi hülasa ederek "şefkat" derim. İşte o kadar... Celâl Sâhir Bey pencere kenarını terk etti. Masanın üzerinde duran paketten bir sigara alıp yaktı. Yüzüme bakarak: - Nasıl tarif edilir, kadın? dedi. Allah esirgesin. O, asırların halledemediği bir bilmecedir... Sayı:16, Ağustos 1928, Sayfa: 2-12., Mecdi Sadrettin
Sayfa 147 - Celâl Sâhir Bey
Reklam
- Kadınları niçin seversiniz? Eğer aşk bir muhakeme ve mantık işi, şuurî bir hareket olsaydı bunu vâzıh bir surette tesbit etmek mümkün olurdu. Bence niçin sevdiğini bilen adam, kâfî derece sevmiyor demektir! Yalnız belki sorduğunuz meseleyi biraz aydınlatacak şeyler söyleyebilirim. Bence aşkı terkîb eden unsurlardan en kuvvetlisi şefkattir. İki varlığı birbirine bağlayan hisler ne kadar şiddetli olursa olsun içinde bu unsur eksikse devamlı olamaz.
Sayfa 51 - Celal Sâhir Erozan
Gürpınar, bu mülâkatta bize, edebî eserin okuyucu ve gerçek hayatla ilgisini somut olarak gösteren ilginç bir anekdot anlatır: "...Muadele-i Sevda'nın neşri esnasında bir akşam "Steinburg" birahanesinde oturuyordum. Yanımda arkadaşlar da vardı. O zaman oralara çok giderdik. Gençlik zamanı... Muadele-i Sevda'nın mevzuu şöylece hülasa olunabilir: Bir adam karısını seviyor. Sadakatsizliğini bildiği hâlde boşamıyor. Kadını bırakamıyor... O sırada yanıma tanıdıklardan bir zat geldi. Dedi ki; şurada, pencerenin kenarında biri oturuyor hani içiyor, görüyor musun? Evet, dedim. Bu adam, dedi, yazdığınız romandaki tipin vaziyetindedir. Karısının kendisine ihanet ettiğini biliyor, yakalayıp öldüremiyor. Romanda verilecek neticeye göre hareket edecek. Siz ne yaparsanız o da onu yapacak... Muadele-i Sevda müellifi ayağa kalkarak ilâve etti: Baktım vaziyet fena. Romandaki adama karısını alelâde boşattım. Roman bittikten sonra bir çok mektuplar gelmeye başladı. Käriler niçin böyle bir kadını öldürtmediğimi soruyorlar. O zaman bu suallere cevap vermemiştim. Bugün size işin hakikatıni itiraf ediyor, iç yüzünü anlatıyorum..."
Sayfa 18
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.