Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Muhtar Tevfikoğlu

Muhtar TevfikoğluHikâyeler yazarı
Yazar
5.0/10
1 Kişi
6
Okunma
1
Beğeni
498
Görüntülenme

Hakkında

1924 yılında İstanbul'da doğdu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. İç hastalıkları mütehassısı olarak çeşitli şehirlerde çalıştı (1954-1984). Emekliye ayrıldıktan sonra Ankara'ya yerleşti. Şiir, hikâye ve tenkit yazdı. Şiir ve yazıları Türk Kültürü, Türk Edebiyatı, Töre, Tıp Dünyası ve İmage (Fransa) gibi dergilerde çıktı. 1953'te Türk Tıb Yolu yıllığını yayınladı. Nermin Sunar Pekin ile Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası'nı yayına hazırladı (1988). Hikâyeleri: Hikâyeler (1980), Hikâyeler II (1986). Araştırmaları: Ölümünün 25. Yılında Yahya Kemal Beyatlı (Şükrü Elçin ve Sadık Kemal Tural ile, 1983), Rıfkı Melûl Meriç (1986), Ali Emirî Efendi (1989), Fahri Celâl Göktulga (1993), Âkil Muhtar Özden (1996). Antolojisi: Yeni Türk Nesri Antolojisi (Ş. Elçin ile, 1987).
Tam adı:
Ahmet Muhtar Tevfikoğlu
Unvan:
Doktor, Şair, Yazar
Doğum:
İstanbul, 1924

Okurlar

1 okur beğendi.
6 okur okudu.
2 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ali Emirî Efendi, kitapçı dükkânında, birini bekliyormuş gibi, sokağa ait bir çehre ile otururdu; halbuki onun beklediği şey dükkânın içindeydi: Kitap!.. Çünkü Emirî Efendi kitapçı dükkânında saatlerce oturuyor demek, kitapçı bir gün evvel bir terekeden mutlaka bir yazma kitap aldı demekti. Çünkü Emirî Efendi bunu mutlaka duyardı. Ve bu yazma kitabı Emirî Efendi ucuza almayı, kitapçı pahalı satmayı düşünür, ikisi de bu hırsları belli olmasın diye karşılıklı susarlardı. Nihayet, kitapçı bir 'define bulduğunu söyleyerek Emîrî'ye bir kitap uzatırdı. Fakat Emirî Efendi 'define'yi elinin tersiyle iterdi: "İstemem, bir eşi bizim kütüphanede var!"
Her aşk enteresan bir ruh olgusudur. Hele o aşk bir ömrü dolduracak kadar büyükse, tezahürleri de o nisbette şaşırtıcı olur. Gerçekten Emîrî'nin kitap aşkı hiçbir şeyle kıyaslanmayacak kadar büyük bir tutkuydu. Her ne kadar kendisi “Bende kitap merakı dokuz yaşında hâsıl olmuştur. Bugün tam altmış senedir ne gecem gece, ne gündüzüm gündüzdür. Ömrüm kâmilen bu merak arkasında koşmuştur” diyorsa da onunkisi sadece "merak" kelimesiyle ifade edilemeyecek kadar büyük bir sevda, tarifi imkânsız derin bir aşktı. Hattâ, bu çizgide de kalmadı, giderek bir hastalık hâlini aldı. Evet, tekrar ediyorum, Emîrî yalnız bir bibliyofil, yani kitapsever değil, aynı zamanda bir bibliyoman, yani kitap hastası idi. Değil Türkiye'de belki dünyada eşi az bulunur bir kitap hastası!
Reklam
GÜCENDİM
Baktım beşerin hâline dünyaya gücendim Hallolmadı gitti bu muammaya gücendim Akvâm-ı beşer birbirin evlâdı değil mi Âlemde olan şuriş ü gavgaya gücendim Maksud-ı hakikî vatanın şânıdır ancak Kasdında muallel olan ebnâya gücendim Nâdan ile sohbet ne kadar müşkil imiş ah Mahrum-ı basiret olan a’mâya gücendim Maksadlar uğrunda ne canlar telef oldu Ben meslek-i İskender ü Dârâ’ya gücendim Merdane kelâm etmelidir merd-i sühandan Ebru-yi dilâradaki i’maya gücendim Bîkesleri gördükçe zemin üzre perişan Dünyaya bakan çeşm-i temaşaya gücendim
Satın Alınamayan Kütüphane
Millet Kütüphanesi'nin müzesinde bir tektaş pırlanta gibi duran Divanü Lügat'it-Türk'ü vaktiyle Macar ilimler Akademisi satın almak istemiş ve Osmanlı Tarih Encümeni üyelerinden İskender Bey aracılığı ile Emiri'ye on bin altın teklif etmişti. Bu çekici teklife karşı Emiri'nin cevabı şudur: “Ben kitaplarımı milletim için topladım. Dünyanın bütün altınlarını önüme koysalar, değil böyle bir kitabımı, herhangi bir kitabımın bir yaprağını bile satmam!"
Ali Emîrî Peygamber sevgisini dile getirmek için başlı başına bir divan oluşturacak kadar çok sayıda şiir söylemişti. Ve hepsi de "noktasız"! "O'na bir nokta kondurmak benim haddim değil!" diyerek.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok