Engels’in de belirttiği gibi artık emeğine el konan geniş kitlelerinin “eksik tüketimi” kapitalizme özgün bir durum değildir. Sömürünün ve artık emek aktarımının söz konusu olduğu tüm sınıflı toplumlar için geçerlidir. Ne var ki, ekonomik krizler ancak kapitalizme özgü bir durumdur. Bozuk gelir dağılımı, ya da ürettiği artı değere el konulan kitlelerin “eksik tüketimi”, kapitalizmin krize açık yapısının ardındaki önemli etkenlerden biri olmakla beraber tek başına krizlerin neden kapitalizm öncesi diğer sınıflı toplumlarda değil de, kapitalizmde yaşandığını açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
Kapitalistler üretime kendi bireysel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yönelmezler, yatırımın yegâne amacı kâr sağlamaktır. Dolayısıyla yatırımlar tümüyle kâr beklentileri tarafından yönlendirilmektedir. Üretilen malların piyasa fiyatları üretim maliyetlerini karşılamakta yetersiz kaldığı noktada kapitalistler yatırıma yönelmeyecektir.
Ricardo’nun yaklaşımında üretimden kaynaklanan gelir ya doğrudan tüketime yönelmekte, ya da tasarruf edilerek yatırıma dönüşmektedir. Marx ise kâr beklentilerinin düştüğü bir ortamda paranın atıl kalması ihtimalini de göz önüne almış, aşırı üretim krizlerinin ortaya çıkış koşullarını sergilemiştir.
2024 yılına bu kitapla başladım. Fakülteye girişime göre geç kaldığımı anlayınca üzülsem de artık okuduğum için şanslı hissediyorum. Ekonomi terimlerinin karmaşıklığının bol olmasına rağmen buradaki yalın anlatım ve grafiklerle anlamayı kolaylaştırması yalnızca değerli hocam Prof.Dr. Murat Birdal'ın becerisiyle olabilirdi. Ortaya konan emek 2008'i anlamaktan fazlasına yarıyor.