1978 yılında Belfort/Fransa’da doğdu. Lisans eğitimini, 1999 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tamamladı. 2003 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Ankara: Vilayetin Resmi Gazetesi” adlı çalışma ile bilim uzmanı, 2010 yılında yine aynı enstitüde “Osmanlı’da Devlet-Toplum İlişkilerinin Açık Alanı: Şikayet Mekanizması ve İşleyiş Biçimi (1683-1699)” çalışma ile de doktor unvanını aldı. 1999-2009 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen ve idareci olarak çalıştı. 2009 ylılında Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne araştırma görevlisi olarak atandı. 2011 yılından itibaren aynı üniversitede Yrd. Doç. Dr. unvanı ile öğretim üyeliği görevini yürütmektedir
Hatta ölmemiş kişileri ölü diye ilan edip, kendilerini kadı, nazır ve varis göstererek mağdurun mallarını gasbetmeye yönelik sahtekarlık örnekleriyle bile karşılaşılmıştır. (1600'lü yılların Osmanlı Devleti)
Miras hukukuyla ilgili şikâyetler de vardır: Örneğin, annesinen kalan mülk haneleri tasarruf ederken mahallesinde bulunan vakıf camiinin imam ve mütevellisinin -gerçekte böyle bir hibe olmadığı hâlde- "bu haneleri annen sağlığında camiye vakfetmişti" şeklinde iddiasıyla karşı karşıya kalan İzmirli bir kadının başına gelenler, 17. yy Osmanlı kaynaklarında geçer.
Padişah şikayetleri kabul eder, Divan-ı Hümayun çözüme kavuştururdu. I. Bayezid döneminde şikayet dinleme işinin Divan'dan bağımsız bir şekilde sultan tarafından gerçekleştirildiğini görmekteyiz. I. Bayezid sabahleyin erkenden, halkın uzaktan kendisini görebileceği yüksek geniş bir yerde oturur, bir haksızlığa uğrayan kimse ona müracaat ederdi.
Altı yüz yıl boyunca Kuzey Afrika'dan Azak Denizi'ne, Viyana'dan Yemen'e uzanan geniş bir coğrafyada kesintili ya da kesintisiz hüküm süren hukuki ve idari anlamda merkeziyetçi bir imparatorluğun siyasi, kültürel ve sosyal varisi Türkiye'dir.
Adalet, devletin sürekliliğini sağlayacak vasıtaların başında görülmekteydi. Adalet olmazsa halkın itaati sarsılır ve devletin düzeni bozulurdu. Vecizede dendiği gibi: "Mülk küfürle yok olmaz, zulümle yok olur."
Ve İnalcık'ın da belirttiği gibi: "Egemenlik adalete sıkı sıkıya bağlıdır."
Osmanlı'da şikayet hakkı toplumda yaşayan herkesçe herhangi bir sınırlandırma ve aracıya tabi tutulmadan kullanılabiliyordu.Böylece toplumla devlet iletişimi sağlanıyordu.Bu yol açık tutularak toplumun her türlü sıkıntısından haberdar olması amaçlanmıştır.Bu mekanizmanın devletin girdiği uzun savaşlardan ötürü zaman içinde etkisini kaybetmeye başladığı anlaşılmaktadır.Şikayetçiler adlı yargıyı ilgilendiren sorunları ya mahkemede gördüremediklerinden ya da gördürdülerse çıkan sonucu uygulayamamaktan yakınıyorlardı.
Bu çalışma bugünü anlamamız bakımından son derece faydalı bir çalışma.Bir kez daha anladım ki
Adalet mülkün temelidir; dün de öyleydi bugün de hala böyle.
Meraklısına tavsiye ederim.