Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mürvet Altınel

Mürvet AltınelKedi Felsefesi yazarı
Yazar
7.2/10
12 Kişi
30
Okunma
1
Beğeni
589
Görüntülenme

En Eski Mürvet Altınel Sözleri ve Alıntıları

En Eski Mürvet Altınel sözleri ve alıntılarını, en eski Mürvet Altınel kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne demişti insan babam: "İnsanların umudunu kırma. Belki de sahip oldukları tek şey odur."
Sen kediye bak neler biliyor
Hayal gücünü kullan. Hayal, hayatın temel gıdasıdır. Daima güzel şeyler hayal et. Onlar yaşamına renk katarak, var olma arzusunu canlı tutarlar. Hayatta hiç olmasa bir hedefin olur. Eğer sebat edersen, hedefin zamanla seni başarıya ulaştırır.
Reklam
Belene, temerküz kampı olarak anıldı, fakat yürütülen sözde eğitim amaçlı vahşetten pek söz eden çıkmadı. Uygulanan program bir kıyımdı aslında. Tek hedefi içeri yıkılan insanları değişik yöntemlerle yok etmekti...
Son bir geçiş, arkaya son bir bakış ve içten okunan bir dua: "Tanrım, kaderimde buraya dönmek varsa, sil!" Margarets adasına uğurlananlar yer küresi üzerindeki açık hava sergisine alındıklarını bilmezlerdi.
Onu yaşamadan Stalin’in gaddarlığı idrak edilemezdi. Anlatılanlar klişe sözlerdi. Belene'den dönebilenlerin ağzını bıçak açmazdı. Sırlarını mezara gömmeyi tercih ettiler...
Belene, "Ölüm, kurtuluş yolu değildir!" kuralının işlediği bir cehennemdi.
Reklam
Burada açlık, sefaletin kız kardeşi sayılırdı. Hırsızlıkla akrabalık bağı oluşturmuştu. Gıdasızlıktan çökmüş beden ısrarcıdır, ister, bedenini kurtarmak için her yatağa girer. Dahası, bu sıska beden yalnız mahkuma ait değildir. Kampın bölünmez bir parçası olmuştur, adeta bir demirbaştır. Onu imha eden gardiyan terfi edilir, maaş artışı hakkı kazanırdı. Bedenin ölüsü bile işe yarardı.Belene, 'Ölüm, kurtuluş yolu değildir!” kuralının işlediği bir cehennemdi.
Belene manzarası, tel örgülerden, barakalardan, yüksekte keskin nişancılardan, ortalarda silahlı, kırbaçlı, sopalı gardiyanlardan, dipte ise sorgu dairelerinden, tabutluklardan oluşmaktaydı Barakalara gelince, onlar öldürülme sırasını bekleyen altı bin mahkumun barınağıydılar.
T.V.O.'da eziyetin, ezmenin, küçültmenin sınırı yoktu. İnsanı ve onun düşünme isteğini yok etmek zamana bırakılmıştı. Epey canabarlaşmış gardiyanlar vardı. Bir mahkum dövmeden, hatta döverek öldürmeden gözüne uyku girmeyen cellatlardı bunlar. Burada mahkumu öldürmek icraattı, uzun yaşatmak ise suçtu.
Gardiyan işin alayındaydı ve ötesini düşünmezdi. Oysa analarına alenen küfür etmekteydi. Burada insani değerlere, onura ve şerefe yer yoktu. Mahkumları içeriye alırken o insani değerlerini çamaşırlarıyla birlikte üzerlerinden ve ruhlarından soymuşlar ve bitlenmeyi önleme bahanesiyle kapının önünde ateşe vermişlerdi. Belene’de şerefe ve onura yer olmadığı gibi çok defa nefes alma hakkından bile mahrum bırakılırdınız. Hele tabutluk dedikleri deliklere tıkıldıysanız ve orada günleri, saatleri sayamadan geçirdiyseniz idrar ve dışkı kokusuna katlanma mecburiyetinin acısını ve anısını asla unutamazdınız. Oradan sağ çıkmak, bir mevtanın kefenini ve toprağı açıp dış dünyaya yeniden kavuşması kadar zordu.
72 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.