Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Coşturoğlu

Mustafa CoşturoğluToplumsal Çözülme yazarı
Yazar
6.5/10
8 Kişi
21
Okunma
0
Beğeni
1.314
Görüntülenme

Mustafa Coşturoğlu Sözleri ve Alıntıları

Mustafa Coşturoğlu sözleri ve alıntılarını, Mustafa Coşturoğlu kitap alıntılarını, Mustafa Coşturoğlu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nurculuk, maddi­yatı, tabiatı ve modern felsefeyi tamamen red ve bütün dünya saadetlerini insanlara haram etmektedir.
Sayfa 248 - arı matbaasıKitabı okudu
Herkes bilir ki artık ne Hilâfet geri gelebilir, ne de şeriatçı bir düzen kurulabilir. Ama bu akımlar yine de körüklenir. Tek amaç, gerçekleri halkın gözünden saklamak için ortalığı bulandırıcı bir kamu oyu yaratmaktır. İşte dinsel akımlar bu amaç için bir araç olarak kullanılmaktadır.
Sayfa 210 - arı matbaasıKitabı okudu
Reklam
Devlet, laik okullarda kardeşlik der, milli birlik ve beraberlik der, Kuran Kursları ve İmam Hatip Okullarında "dar-ül İslam" ve "Dar-ül harp" ayrımı yapar, düşmanlık tohumları eker.
Ve bugün açık açık şunları söylemekten de çekinmiyorlar : «Mustafa Kemal bu millete istiklâl kazandırıp da dini ortadan kaldıracağı yerde, keşke bir yabancı devletin buyruğu altında bir müstemleke olarak kalabilseydik». Bu sözler kulaktan kulağa fısıldanmıyor. Açık açık ortalıkta konuşulup savunması yapılıyor bunların. Hem de «güçlü arka» lar bulunarak...
Sayfa 231 - arı matbaasıKitabı okudu
Bir kez, başsız ve gövdesiz devlet, sadece "yanlı" kalan devlet, ele geçirildi mi, talan ve vurgun başlar, öççülük alır yürür.
Normal uluslar hem idealist hem de realîst ; Deli uluslar ise ne idealist ne de realîst olurlar. Onlar yalnız hayal düşkünü, "ütopist" uluslardır.
Reklam
Kendini her ulustan üstün sanan ve Tanrı yönünden dünyaya milletleri yönetmek için gönderildiğine inanan millet delidir.
Oysa bu tür çılgınlıklar ülkede diz boyu... Toplumsal çılgınlıklar, bireysellik boyutlarını çoktan aşmıştır. Hem de öylesine tehlikeli bir süreklilik gösteriyorlar. Zamanında tehlikeye yönelik önerileri yetkililer bozgunculuk ve kundakçılık saymışlardır. Düşünen beyinleri susturmuşlardır. Susturmanın en son çaresi de kurşunlamada görülmüştür.
Türk devrimi Türk toplumunun varlığını korumak, sürdür­mek ve yüceltmek ülküsünden gelmektedir. Devrimin kökeni, varolmanın gerektirdiği değişmiyen canlılık kuralları ve doğa yasalarıdır. Onu, uzviyetin bağlı olduğu doğal yasaların dışında düşünemeyiz. Bu nedenle Türk devrimi ile Türk toplumunun var­lığını sürdürmesi arasında köken birliği vardır. Her iki kavramda da bir özdeşlik vardır. Onun içindir ki Türk devrimi ile uğraşmak, onu rayından çıkarıp yozlaştırmak, Türk toplumunun yaşam sürekliliğini besliyen ve onu koruyup yükselten organik bağları koparmakla birdir. Nitekim son çeyrek yıldanberi Türk toplumunun içinde bulunduğu yoğun bunalım dönemleri devrimin par­çalanmasından ve yozlaştırılmasından doğmuş acı sonuçlardır.
Sayfa 6 - arı matbaasıKitabı okudu
Saidi Nursi'nin küçümsediği Menemen ve Şeyh Sait isyan­larını andıran bir olay, Yargıtay Başkanı İmran Öktem'in «musal­la taşı» üzerinde cenazesine yapılan yüz kızartıcı saldırıdır. Çün­kü, Saidi Nursi'nin «bir tek cani» dediği ve tek gözlü Deccal ola­rak nitelediği Atatürk'e İmran Öktem tek başına sahip çıkmıştı.Nurculuğu yasa dışı ilân etmişti. Bu Atatürk'ü savunmaktı, dev­rimlerini korumak yürekliliği idi. O'nun tarihsel konuşmasında ulusunun bağlı olduğu dine içtenlikle saygısının ve bağlılığının örnekleri de vardı. Asıl öfke, din falan değil, Atatürk'ü savun­maktandı. Cenazesinde çıkarılan olayla Devlet gücü Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü koruyup kollamak konusunda yenilgi içinde kalmış; Nurculuk, gücünü ve egemenliğini göstermiştir. Oysa Şeyh Sait ve Menemen olayları, Devlet gücünün üstünlüğü ile sonuçlanmıştı.
Sayfa 245 - arı matbaasıKitabı okudu
Reklam
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi de «Araplara kıyasla biz (Türkler) ne değer taşırız ki» diyerek Arabın Türk'e karşı üstünlüğünü ve Türk'ün Araba karşı saygı beslemesi gereğini belirterek, Türk'e Türklük benliğini vermek isteyenlere karşı «SOYSUZ»lar deyimini esirgemiyordu. Mustafa Sabri, daha sonraları yani 1919 -1920 yıllarında şeyh-ül İslâm'lık görevine getirilecek ve padişah ile birlikte Türk istiklâl hareketlerine karşı düşmanca bir tutum takınacak ve daha sonra da gidip Mısır'a yerleşecektir.
Sayfa 224 - arı matbaasıKitabı okudu
Şizofrenik düşünce öncesi, kişide ümitsizlik ve suçluluk duygusu başlar, yakınlarının ve daha sonraları da bütün dünyanın kendine düşman olduğu kanısı ve düşüncesi belirir, önüne ge­çilmez kaygılar ve endişeler başlar.
Sayfa 65 - arı matbaasıKitabı okudu
Bir ülkenin üniversitesi, gençliği, aydınları, yazarları, sanat­çıları, öğretmenleri sağlıklı bedendeki sinir düğümleri gibi değerli görevler yaparlar. Nasıl sinir düğümleri tahrip olduğu za­man bünye tümden felç olursa, bir toplum içinde saydığımız de­ğerlerin çökertilmesi de toplumu felçli duruma sokar. Böylece toplumun sömürülmesi kolaylaşır, buna bağlı olarak da toplum içinde çıkarcıların istedikleri biçimde kamu oyu yaratılması ola­nakları doğmuş olur.
Sayfa 34 - arı matbaasıKitabı okudu
Türk devrimi yıllarca önce modeli çizilmiş bir kuram üzerine oturmaz. Bu nedenle devrimin biçimini ve modelini kurucusun­dan başkası önceden bilemezdi. Atatürk'ün yaşadığı yıllarda bi­le devrimin bir kaç yıllık gelişim programını ilân etme olanağı yoktu. Bunu Atatürk'ün kendisi bile yapmaktan çekinmiştir. Bu da devrimin ayrı bir özelliğidir. «Geleceğe ipotek koymamak» biçiminde söylenmektedir bu özellik.
Sayfa 6 - arı matbaasıKitabı okudu
Atatürk, birgün Dr. Reşit Galib'in kendisine yönelttiği bir soruya şu karşılığı vermiştir: «Ben diktatör değilim. Çünkü düşüncelerimi zora dayanarak kabul ettirmeyi asla benimseme­dim, arzulamadım ve tatbik etmedim. Ben yaşadığım zaman için­de milletimin hayrına, refahına ve maddî manevî mutluluk ve onuruna uygun gördüğüm tedbirlerin alınmasına çalıştım. Hepsi­nin bileşkesi, (muhassalası) uygar ve ileri bir yaşamın yaratıl­ması çabasıdır. Ben manevî miras olarak hiç bir «katı» nas, hiç bir doğma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış düstur bırakmıyorum. Benim manevî mirasım İLİM ve AKIL'dır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve güçlükler önünde belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün (taviz) ver­mediğimizi, aklı ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman hızla dönüyor. Ulusların, toplumların, fertlerin mutluluk ve bahtsızlık anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmiyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişmesini inkâr etmek olur. Benim Türk ulusu için yapmak istediklerim ve başarmaya çalışmak istediklerim ortadadır. Ben­den sonra beni benimsemek istiyenler, bu temel yörünge (mih­ver) üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.»
Sayfa 141 - arı matbaasıKitabı okudu
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.