Nail Okuyucu

İmam Şafii author
Author
Editor
10.0/10
1 People
16
Reads
4
Likes
672
Views

Nail Okuyucu Posts

You can find Nail Okuyucu books, Nail Okuyucu quotes and quotes, Nail Okuyucu authors, Nail Okuyucu reviews and reviews on 1000Kitap.
Herhangi bir ilmi öğrenmek isteyen kişi, öncelikle o ilmin ıstılahlarını tanımak zorundadır. İlmi eserlerde kullanılan hususi kelimelerin sözlüklerdeki anlamlarını bilmek bu ilmi öğrenebilmek için yeterli olmaz. Bunun için kelimelerin o ilim dalında kazandığı hususi anlamları da tanımak gerekir. İlim erbâbı kimseler birbirleriyle ıstılahlar aracılığıyla iletişime geçer ve ilgilendilendikleri ilmin meselelerini ıstılahlar üzerinden tartışırlar. Bu iletişimin bir parçası olmak, meseleleri ilkin kavrayıp ardından görüş beyan edebilmek için iletişim sırasında kullanılan ıstılahları bilmek bir zorunluluk arz eder.
Bize göre itikad, kalbin ilave bir sıfatıdır. Bir şey önce bilinir ardından onun hakkında itikad hâsıl olur. Yani insan kalbini gördüğü şeye bağlar (akd). Eşya zıddıyla belirgin hale gelmekte olup ilmin zıddı cehi olduğu gibi bağlamanın zıddı da çözmedir. Bağlama herşeye izâfe edilebilir. Mesela “ipi bağladı ve ip bağlandı” denir ve bunun zıddını ifade etmek için de “ipi çözdüm ve ip çözüldü” dersin. Akd, azim ve kasd kalbin sıfatları olup aralarında derece farkı bulunmaktadır. Bütün bunlar ilimden sonra ortaya çıkarlar yani kişi gördüğü birşeye itikad eder, kasteder ve ona azmeder. Buna göre İblis Allah Teâlâ'yı biliyordu ancak ona itikad etmiyordu. Yani mü'min ve musaddık olmadığı gibi ilmiyle âmil de değildi. Zira itikadın kalble olan ilişkisi tâatin bedenle olan ilişkisine benzer. Namazın vücübiyetini bilen bir kişi bu bilgisi ile amel ettiği takdirde kalbini bildiği şey hususunda tasdik etmiş olur. Amelden geri durduğu takdirde ise fiili ile kalbini tekzib etmiş olur. Bu seviyedeki ilmin özel ismi yakindir ve yakin özel anlamdaki şekkin zıddıdır. Şek de cehlin bir türüdür.
Reklam
Akıl, sinede taşınan bir nurdan ibârettir. Kalp bu nurla hüccetlere baktığı vakit görür. Bu açıdan aklın kalble ilişkisi, ateş ışığının gözle ilişkisi gibidir. Kalp bu nurla hüccetlere baktığı vakit duyuların idrâkinin ötesinde kalan gaybi hususları görür. Tıpkı gözün havanın aydınlığıyla birlikte baktığı vakit gördüğü gibi. İnsan akletmeye başlayınca nazara güç yetirebilir hale gelirse de nazarda bulunmadığı sürece câhil kalmaya devam eder. Cehâletin zıddı ilimdir.
Fıkıh İlminin Değeri
İlimlerin değeri, konu edindiği şeyin yani malümun değeri, dayandığı delilin gücü ve kendisine duyulan ihtiyaca göre belirlenir. Şüphesiz Allah Teâlâ'nın hitâbı -zâtıyla kâim olan kelâmı- O'nun zâtı dışındaki diğer bütün şeylerden (mübâyin an zâtih) daha şereflidir. Allah'ın ne önünden ne de arkasından bâtılın sokulamayacağı Kitâbı ve Rasülü'nün (s.a.v.) sünneti istidlalde bulunulabilecek ve tutunulacak en güçlü delillerdir. Sen gerek kendi başına gelen gerekse diğer insanların başlarına gelen, insanların karşı karşıya kaldığı her bir hususta bu ilme ne denli ihtiyaç duyulduğunu gâyet açık ve üstü örtülemeyecek kadar bariz bir şekilde görürsün. Zira kulların dünya hayatının düzeni ve âhiret maslahatlarının elde edilmesi bu ilme bağlıdır. İşte bu yüzden şeriat fıkha teşvik etmiş ve yönlendirmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Her topluluktan bir tâifenin dinde fıkıh tahsil etmek (li-yetefakkahü) üzere geri kalmaları gerekli olmaz mı?” (Tevbe, 9/122). Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurur: “Bir tek fakih şeytan karşısında bir âbidden daha etkilidir”,(Taberani..) “Allah, hakkında hayır murâd ettiği kimseyi dinde fakih kılar”.(Buhari..)
Zarüriyyât-ı hamse diye anılan bu beş temel ilke şunlardır: (cihad farz kılınarak "dinin muhafaza edilmesi"),kısas vâcib kılınarak "canın muhafaza edilmesi", sarhoş edici içecekler haram kılınarak "aklın muhafaza edilmesi", zina haram kılınarak "neslin muhafaza edilmesi", yolkesen ve hırsızın eli kesilerek
Fıkıh İlminin Kaynakları/Esasları
Fıkıh ilminin asılları, Kitâb, sünnet, ümmetin icmâı ve kıyastır. Kitâb, içinden bir süre ile (muhatabını) aciz bırakmak (i'câz) üzere Hz. Muhammed”e (s.a.v.) indirilmiş kelâmdır. Sünnet, kavil, fiil ve takrir kısımlarına ayrılır. Bu kısımlardan her birinin mütevâtir ve âhâd olanları vardır. Yalan üzerinde ittifak sağlamalarını aklın imkânsız göreceği bir sayıda râvisi olan hadisler mütevâtirdir. Mütevâtir kat'idir. Bir âdil râvi veya az sayıdaki âdil râvilerin aktardığı hadisler ise âhâddır. Âhâd hadislerden müsned olanları kabul edilir. Şâfii (ra.) mürsel hadislerden yalnızca Said b. el-Müseyyeb'in (r.a.) rivâyet ettiklerini kabul eder. Zira yaptığı araştırma neticesinde bu rivâyetlerin ya müsned olduklarını ya da başka bir mürsel rivâyet, sahâbi kavli veya ilim ehlinin çoğunluğunun fetvası ile desteklenmiş olduklarını yahut bu râvinin yalnızca âdil kimselerden rivâyette bulunduğu bilinen birisi olduğunu tespit etmiştir. İcmâ, sarih ve sükütü (muhtemel) olmak üzere ikiye ayrılır. Cumhurun görüşlerini açıkça dile getirdiği icmâ sarih, bazı âlimlerin görüşü karşısında orada bulunan diğer bazılarının susmaları halinde gerçekleşen icmâ ise sükütidir. Süküti icmânın hücciyeti hakkında Şâfii”den iki farklı görüş nakledilir. Kıyas, nas kıyası, illet kıyası ve şebeh kıyası olmak üzere üçe ayrılır. Nas kıyası, şâri veya icmâya katılma ehliyetine sahip âlimlerin asıldaki illetin ne olduğuna açık veya muhtemel bir yolla işaret ettikleri kıyastır.
Kadı BeyzâvîKitabı okudu
Reklam
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.