Nail Okuyucu

Nail Okuyucuİmam Şafii author
Author
Editor
10.0/10
1 People
16
Reads
4
Likes
649
Views

About

Readers

4 readers liked.
16 readers read.
5 readers will read.
Reklam

Quotes

See All
Maksûdunu bilmeyenin o ilmi öğrenme kastı taşıdığı söylenemez. Zira öğrenmek istediğini diğer şeylerden ayırabilecek bir görüş ve uzmanlığa sahip değildir. Diğerlerinden ayırt edilemeyen şeyin tahsili de zorunlu olarak tasavvur edilemez.2
Reklam
Bilmelisin ki şer'i hüküm beş çeşitle sınırlıdır. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Hüküm kaçınılmaz olarak ya bir şeyi iktizâ edecek ya da etmeyecektir. Eğer birinci durum geçerliyse ya varlığa (vücüd) ya da yokluğa (adem) dair olacaktır. Her iki takdirde de bunu ya kesinlik bildirerek ya da kesinlik bildirmeden yapacaktır. Eğer hüküm varlığı iktizâ ediyor ve kesinlik bildiriyorsa -yani nakizi durumundaki terki menediyorsa- vücüb adını alır. Varlığı iktizâ ediyor ancak kesinlik bildirmiyorsa -yani nakizini menetmiyorsa- mendubluk adını alır. Eğer hüküm yokluğu iktizâ ediyor ve kesinlik bildiriyorsa -yani nakizi durumundaki varlığı menediyorsa- haramlık adını alır. Yokluğu iktizâ ediyor ancak kesinlik bildirmiyorsa mekruhluk adını alır. Ne varlığı ne de yokluğu iktizâ ediyorsa işte bu da mübahlıktır. Hükümlerin niçin beş kısma ayrıldığı ve daha başka kısımlarının olamayacağının izahı bu şekildedir. Yazarın “Şer'i hükümler işte bunlardan ibarettir” derken anlatmak istediği şey budur. Söz konusu taksim aynı zamanda her bir hükmün tarifini de vermiş olmaktadır; Vücüb: Kesinlik bildirecek şekilde varlığı iktizâ eden hüküm. Varlık kaydıyla haramlık, mekruhluk ve mübahlık, kesinlik kaydıyla ise mendubluk dışarıda kalmıştır. Mendubluk: Kesinlik bildirmeyecek şekilde varlığı iktizâ eden hüküm. Haramlık: Kesinlik bildirecek şekilde yokluğu iktizâ eden hüküm. Mehruhluk: Ne varlığı ne de yokluğu iktizâ eden hüküm.
Akıl, sinede taşınan bir nurdan ibârettir. Kalp bu nurla hüccetlere baktığı vakit görür. Bu açıdan aklın kalble ilişkisi, ateş ışığının gözle ilişkisi gibidir. Kalp bu nurla hüccetlere baktığı vakit duyuların idrâkinin ötesinde kalan gaybi hususları görür. Tıpkı gözün havanın aydınlığıyla birlikte baktığı vakit gördüğü gibi. İnsan akletmeye başlayınca nazara güç yetirebilir hale gelirse de nazarda bulunmadığı sürece câhil kalmaya devam eder. Cehâletin zıddı ilimdir.
Herhangi bir ilmi öğrenmek isteyen kişi, öncelikle o ilmin ıstılahlarını tanımak zorundadır. İlmi eserlerde kullanılan hususi kelimelerin sözlüklerdeki anlamlarını bilmek bu ilmi öğrenebilmek için yeterli olmaz. Bunun için kelimelerin o ilim dalında kazandığı hususi anlamları da tanımak gerekir. İlim erbâbı kimseler birbirleriyle ıstılahlar aracılığıyla iletişime geçer ve ilgilendilendikleri ilmin meselelerini ıstılahlar üzerinden tartışırlar. Bu iletişimin bir parçası olmak, meseleleri ilkin kavrayıp ardından görüş beyan edebilmek için iletişim sırasında kullanılan ıstılahları bilmek bir zorunluluk arz eder.
Mantıkta benimsenen tanım teorisine göre, bir nesneyi tarif etmeyi, tanıtıp belirlemeyi amaçlayan ifadeler had ve resim olmak üzere ikiye ayrılır. Bunları birbirinden ayıran şey, tanım esnasında beş tümelden hangilerinin kullanıldığıdır. Varlığı idrak ederken yani kavramlara (tasavyurât) ulaşırken başvurulan beş tümel kavram (külliyyât-ı hams) vardır: Cins, tür, ayırım (fasıl), hâssa (araz-ı hâs/özellik), nitelik/ilinti (araz-ı âm). Müşterek vasıflara sahip olan kavramların bu vasıfları dolayısıyla bağlandıkları genel kavrama cins denir, Cins, altında muhtelif türlerin sıralandığı üst kavramdır. Tür ise cinsin altında bulunan ve öz bakımından bağlı bulunduğu cins ile kısmen özdeş olan kavramdır. Mesela bitki cins iken çiçek onun türüdür. Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana niteliklere ayırım denir, Mesela yılan sürüngen olmakla omurgalılar cinsi içinde yer alan memeli, kuş ve balık türlerinden ayırılır. Yani sürüngenlik yılanın ayırımıdır. Bir türe veya kişiye ait olup aynı cinsten diğer bir tür ve şahısta bulunmayan sıfata hâssa denir, Nitelik/ilinti ise fertlerde geçici olarak bulunmakla birlikte, varlığı ferdin varlığına bağlı olmayan, diğer fertlerin de paylaştıkları özelliklerdir. Mesela bir gülün solmuş olması onun araz-ı âmmıdır zira solmak sadece güle mahsus bir nitelik değildir.

Updates

See All
Henüz kayıt yok
Reklam

Comments and Reviews

See All
199 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Serinin 4. Kitabı olarak okudum. Diğer kitaplara kıyasla biraz daha karmaşık bulduğumu söylemeliyim, diğer kitaplar bana biraz daha sade gelmişti. İmam Şafinin hayatı, yaşadığı dönem ve durumu, düşünme yöntemi açıklanmış. İlk okuma için faydalı olduğunu düşünüyorum. Okunur.
İmam Şafii
İmam ŞafiiNail Okuyucu · Anadolu Ay Yayınları · 20209 okunma
199 syf.
·
Not rated
·
Read in 11 days
Kitap İmam Şafii’nin hayatı, eserleri, dini düşünce ve fıkıh anlayışını bütünlüklü bir şekilde ele alıyor. Bunların yanında fıkıh usulü çerçevesinde İmam’ın kaynak, anlam ve yorum teorilerini de sunarak İmam Şafii düşüncesini bütün açıklığıyla önümüze seriyor. Kitabın son bölümünde ise akidevi görüşlerine ve kelam ilmine mesafeli tavrına yer verilmiş. Hayatından eserlerine, fıkıh usulünden akidevi görüşlerine kadar kitap bir bütünlük içerisinde yazılmış. Kitabın dili son derece açık ve yalın olmasının yanında oldukça akademik, İslami ilimler ya da özelde fıkıh ilmine dair bir bilgi birikiminiz yoksa kitap pek anlaşılır gelmeyecektir. Zira kitap halka İmam Şafii’yi tanıtmak üzere değil akademik alanda bilgi birikimine sahip kimselere Şafii’nin düşünce sistemini açıklamayı hedeflemektedir. İmam Şafii hakkında Türkçe dilinde ve bu kadar küçük hacimde olmasına karşın öz ve anlaşılır son derece faydalı bir çalışma olmuş. Hocamızın eline, emeğine sağlık
İmam Şafii
İmam ŞafiiNail Okuyucu · Anadolu Ay Yayınları · 20209 okunma