Bir tahtları var, altı padişah da o tahtta oturuyor. Birbirleriyle ittifak ederek buyruk veriyor, hükmediyorlar. Altı vezirleri var. Bu altı padişah bir tahtta, altı vezir de başka bir tahtta oturup ne iş olursa birbirlerine danışarak görüyorlar. O zaman onların bin tane Zenci ve Habeş, parayla alınmış köleleri vardı, ziraatta bulunuyorlar, bağ, bahçe yetiştiriyorlardı. Bu padişahlar, halktan öşür olarak bir şey istemiyorlar. Halktan birisi yoksul oldu yahut borçlu düştü mü işi düzene girinceye dek ona bakıyorlar. Birisi birisine borç para verse verdiğinden fazla istemiyor. Şehirlerine bir garip gelse, sanat biliyorsa, ona yetişecek kadar sermaye veriyorlar. Lâzım gelen avadanlıkları alıp işe başlıyor. Borcunu verecek hale gelince ne kadar aldıysa onu veriyor. Mal mülk, değirmen sahibi birisinin, malı mülkü harap olmuş, yaptırmaya kudreti yoksa kullarını yollayıp orasını yaptırıyorlar, mal sahibinden hiç bir şey istemiyorlar.
Lahsâ'da değirmenler var, padişahın mülkü. Değirmenlerde halk için un öğütülüyor, halka veriliyor, karşılık bir şey alınmıyor. Değirmenin tamir masrafı, değirmencilerin ücretleri, hep padişahın malından verilmede. O padişahlara "Seyyitler", vezirlerine "Şaire" diyorlar. Lahsâ şehrinde cuma camisi yok,hutbe okunmuyor,namaz kılınmıyor.