Tanrıların kurmacasında tüm dertlerin kaynağı olarak kadın gösteriliyordu. Bu akıllara sığmayan yalanı kurdular çünkü ilk atalarımızın zamanından bu yana süregelen anerkil düzen yıkılmalıydı.
“Kişinin üzerinde düşünmediği ilmin ve kullanmadığı aklın hiçbir faydası yoktur.” sözüyle de bilinen, 2. yüzyılda Bergama’da yaşamış tıp doktoru ve filozof Galen’in memleketine götürüyor okuru son romanı “Pergamon’un Kayıp Hazinesi”nde değerli yazar Nesibe Çakır. Galen’in sözü romanı okurken sürekli aklıma takılıyor. İnsanlığın Pergamon gibi bir
Bu tür kitaplar nasıl isimlendiriliyor bilmiyorum ancak çok hoşuma gidiyor. Ahmet Ümit'in Patasana kitabında geçmişi anlattığı kısımlar gibi, tarih ve kurgu iç içe. Dağlık Kilikya'da geçen tatlı bir hikaye...
1 ay önce Mersin'e tatile gittik, deniz tatilinden çok bizim için arkeolojik keşif tatili oldu. Her yeri, bilinen bilinmeyen, haritada görünen görünmeyen her yeri gezmeye çalıştık, hepsinin ayrı ayrı hikayesini, detayını merak ettik. Hemen ardından bir sürü kitap/dergi aldık, bu kitap da onlardan birisiydi, hikayeleştirilmiş olduğu için ilgimizi çekti.
Nesibe Çakır, sanıyorum hikayeyi akademik çalışmaları sırasında edindiği gözlemlerine, hayalgücüne dayandırıyor. Hikayeyi nasıl kurguladı, bu bölgeleri gezerken mi canlandırdı gözünde, bölge hakkında bilinen hikayelerden etkilendi mi vs. çok merak ettim.
Çok merak etmeme rağmen, hikayeyi takip etmekte biraz zorlandım açıkçası, belki anlatımdan belki benim odak sorunumdan. Ancak ana hatlarıyla, kitap kurgusundaki anlatım çok güçlü değildi, belki de çocuk kitabı olduğu için. Kitabın sonunda yer alan "Kentlerin Listesi" ve "Karakterler" hikayeden önce anlatılsaydı, benim için daha iyi olurmuş. Okurken E. Sebaste'yi doğru konumlandırmışım, ancak diğer yerleri fazlasıyla hayalgücüme bıraktım. Yine de çok keyifliydi, Mersin'de hayranlıkla gezdiğim tarihi yerleri, evimde hayalgücümle gezdim tekrar. Hem de bir hikayeyi yaşayarak...
Umarım benzer türde yeni eserler okuruz :)