Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Nikitin

NikitinEkonomi Politik yazarı
Yazar
8.0/10
7 Kişi
56
Okunma
10
Beğeni
1.568
Görüntülenme

Nikitin Sözleri ve Alıntıları

Nikitin sözleri ve alıntılarını, Nikitin kitap alıntılarını, Nikitin en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İşsizlik, kapitalist rejimde kaçınılmaz bir olgudur.
Kapitalist düzende işgücü dahil, her şey metadır.
Reklam
Engels'e göre, "rekabet, modern burjuva toplumda, insanları birbirine saldırtan dört başı mamur bir savaşın ifadesidir."
Kapitalist toplumda esas olan üretim ilişkisini ele alalım: Bu, burjuvazi tarafından proletaryanın sömürülmesi ilişkisidir.
Emekçi yığınların işsizlik, açlık ve sefaletini doğuran, sermaye biriktirme tutkusuyla, kapitalist üretim biçimidir.
Durum tam da bu değil mi?
...enflasyon dönemlerinde, kapitalist ülkeler emekçilerinin ücret ve gelirleri de bir artış gösterir; bu artış, asla eşya fiyatlarının artışı oranında olmaz. İşte bunun içindir ki, emekçi yığınlar daha fazla yoksullaşır
Reklam
yani sömürür
Kapitalist meta üretimin de, üretim araçlarının ve paranın sahibi, kendisi, üretimde bulunmaz. Üretim araçlanını harekete geçiren işgücünü parasıyla satın alır.
Malthus’un insandan kaçış (Misantropique) teorisi
Burjuva ekonomistlerin çoğu, işsizliği ve sefaleti, doğanın ölümsüz yasalarıyla açıklamaya yeltenirler. Bu ekonomistler arasında İngiliz Papazı Malthus, 1798’de, en gerici teorilerden birisini önermiştir. Malthus tarafından formüle bağlanan bu tez, şunu iddia eder: Toplumun başlangıcından bu yana nüfus, geometrik bir ilerlemeye (1,2,4,8)göre, ve yaşama araçları ise, doğal zenginliklerin sınırlı olması sonucu, aritmetik bir ilerlemeye (1,2,3,4) artar. Malthus’a göre, kalabalık halk yığınları, bu dünyaya çok fazla gelmektedir; bunlar ne iş bulabilirler, ne de yiyecek. Malthus bu sonucu yanlış istatistik üzerine kurulmuştur. Malthus’un bu teorisini bütün saçmalıklarına karşın, burjuvazi büyük bir hayranlık ve keyif içinde kabul etti. Çünkü bu teori, kapitalizmin bütün kötülüklerini haklı göstermeye elverişliydi. İşsizlik, işçi sınıfının sayısının mutlak olarak aşırı hızla çoğalmasına yoruluyordu. Doyurulacak boğazın fazlalığı yaşama araçlarının kıtlığı ile açıklanıyordu. Malthus’a göre proletarya işsizlikten, açıklıktan ve sefaletten kurtulabilirsin. Ama bu kapitalist düzenin değiştirilmesiyle değil, evlenmekten kaçınmak ve doğumu yapay yollarla önlemekle olabilirdi. Bundan başka, Malthus, insanlık için felaket olan savaş ve salgın hastalık vb. gibi afetleri, insanlık için bir iyilik olarak kabul ediyordu. Çünkü diyordu, bu afetler, fazla nüfusu yok etmek suretiyle, nüfusu yaşama araçlarının miktarına uygun hale indiriyor.
Sermaye nasıl büyür? Dolaşım alanında, alım satımla büyüyebilir mi? Sorunu böyle ele almak yanlıştır. Çünkü alım satım işleminde, eş değerlerin değişimi yani aynı büyüklükteki değerlerin değişimi rol oynar. O taktirde, bütün satıcılar, kendi metalarını, değerinden fazla bir fiyata satabilseler, diyelim ki, bu fazlalık %10 olsa, alıcı olarak kendileri de satıcıya %10 bir fazlalık ödemek zorundadırlar. Böylece meta sahipleri, satıcı olarak kazandıkları kadarını, alıcı olarak kaybedecekler. Oysa bütün kapitalist sınıf kendisine ait sermayeyi arttırır.
O halde tarihin gelişmesini belirleyen şey nedir? Bu soruyu, ilk olarak, Karl Marks yanıtlamıştır. İnsanlar, yaşamak için, besinlere, giysilere, ayakkabılara, barınaklara ve öteki maddi varlıklara gereksinme duyarlar. Öyleyse insanlar, onları üretmek için çalışmak zorundadırlar. Maddi varlıkların üretimini durduran her toplum yok olur. Onun için, maddi varlıkların üretimi her toplumun varlığının gelişmesinin başlangıcıdır.
Reklam
Artı-değerin elde edilmesi, işçinin, kendi emek-gücü değerini yeniden üretmek için gerekli olandan daha fazla çalışmış olmasıyla belirlenmiştir. Artı-değer, bundan dolayıdır ki, işçi sınıfının kapitalistler tarafından sömürülmesinin sonucudur. İnsanın insan tarafından sömürüsü, kapitalizmle ortaya çıkmış bir olay değildir; bu, daha önceleri de vardı. Kölecilikte ve feodalizmde, köleler ve serf köylüler, zorla çalıştırılır ve hiçbir şey onların sömürüsünü maskelemezdi. Kapitalist rejimde, durum başkadır. Burada, işçi her türlü kişisel bağımlılıktan kurtulmuştur; şu ya da bu kapitaliste ait değildir. Bundan dolayı da kapitalist, onu çalışmaya zorlayamaz. Ama işçi, ne üretim araçlarına ne de geçim araçlarına sahiptir ve o emek-gücünü satmak zorunda bırakılmıştır. Açlık, işçiyi, kapitalist yararına çalışmaya zorlar. İşte bundan dolayıdır ki, ücretli emek sistemi, ücretli bir kölelik sistemidir.
V.İ Lenin
"Halk yığını hiçbir şeye, ya da kendi malı olarak hemen hemen hiçbir şeye sahip olmadığı halde ve bundan ötürü de işçi olarak tutulmaya zorlanırken, toprağın, araç ve gerecin, fabrikaların vb. küçük sayıda büyük toprak sahiplerine ve kapitalistlere ait olduğu bir toplum örgütlenmesine kapitalizm adı verilir."
Kapitalizmin doğuşunda gerekli koşulların yaratılması - ilkel birikim denilen sürecin içeriği işte budur. "... İlkel birikim denilen şey üreticiyi üretim araçlarından ayıran tarihsel süreçten başka bir şey değildir." diye yazıyordu Marx. (Marks, Kapital, Birinci Cilt, s. 731.) Bu süreç, sermayenin tarih-öncesini oluşturur. Sermayenin ilkel birikimi, en tipik biçimde, İngiltere'de ortaya çıkmıştır. Toprakbeyleri (landlords) komün topraklarını zaptediyorlar, hatta köylüyü kendi evlerinden kovuyorlardı. Toprakbeyleri, köylülerden zorla boşaltılan toprakları, koyun sürüleri için otlak haline getiriyorlar, toprağı çiftçilere kiralıyorlardı. Yün, genişlemekte olan tekstil sanayii tarafından pek aranır olmuştu. Doğmakta olan burjuvazi, devlet topraklarının mülk edinilmesi, kilise mallarının yağmalanması gibi elkoyma yöntemlerinden yararlanıyordu. Geçim araçlarından koparılmış bir yığın insan, serseri, dilenci ve haydut oluyordu. Kendi tasarruflarında olan mülkü savunmaya yeltenen insanlara karşı, devlet, "yasal kan dökme" adı verilen (örneğin, İngiltere'de 15'inci yüzyıl sonunda ve 16'ıncı yüzyılda) en amansız ölüm cezalarını uyguluyordu. İşkence edilen, kırbaçlanan, dağlanan ve soyulmuş, harap olmuş insanlar, kapitalist işletmelerde büsbütün düşkünleştiler.
Üretim araçlarının özel mülkiyeti, her kapitalisti, kendisi için daha avantajlı saydığı üretim dalını geliştirmeye zorlar, kapitalist rejimde ekonominin uyumlu gelişmesini dıştalayan bu durumdur. Kapitalist ekonomi, üretimde rekabet ve anarşi temeli üzerine gelişir. Üretim rekabet ve anarşi, bundan dolayı, kapitalizmin bir nesnel yasasıdır.
Burjuva iktisatçılar, ilkel insanın taşından ve sopasından başlayarak, her iş aletine sermaye adını verirler. Gerçekte, üretim araçları, kendi kendilerine, sermeye değildir; onlar her toplumun varoluşunun kaçınılmaz koşuludur ve üretim araçlarının, sınıflar karşısında durumları farksızdır. Üretim araçları, ancak kapitalistlerin özel mülkiyetlerinde bulundukları ve işçi sınıfını sömürmek için kullanıldıkları zaman sermaye olurlar.
63 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.