Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nikolay Trubetskoy

Nikolay TrubetskoyAvrupa ve Beşeriyet yazarı
Yazar
8.8/10
5 Kişi
22
Okunma
2
Beğeni
731
Görüntülenme

Nikolay Trubetskoy Gönderileri

Nikolay Trubetskoy kitaplarını, Nikolay Trubetskoy sözleri ve alıntılarını, Nikolay Trubetskoy yazarlarını, Nikolay Trubetskoy yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Özgüveni olmayanlar, kendisine az değer verenler ve kendini aşağılamaya alışkın olanlar kendi davranışlarında kararsız olmakta ve yeterli direnç gösterememekte, diğerlerine kendisine zarar vermeye imkan tanımakta ve nihayet daha kararlı ve özgüveni daha fazla -gerçi çoğu defa yeteneği çok daha az- olanların tam otoritesi altına girmektedirler.”
Trubetskoy, Bizans'tan yapılan iktibasların Doğu Slavları addedilen Rusların kültüründe (özellikle maneviyat, sanat ve din alanında) akis bulduğunu, doğal olarak benimsendiğini ve akabinde geliştiğini belirtmektedir.
Reklam
Dil ve yalnız dil vasıtasıyla Slavlar birbiriyle ilintilidir. Dil, Rusya'yı Slavlıkla birleştiren yegane halkadır. "Общеславянский элемент в Русской культуре" (Rus kültüründe Slav unsuru)
"Rus Kültüründe Turani Unsur" isimli makalesinde Trubetskoy, Rus halkının ve kültürünün ortaya çıkışı sürecindeki Turani unsurların etkisine dikkat çekmekte ve bu bağlamda Doğu Slavlığı ile Turanlığın iç içe geçmesini Rus tarihinin başlıca faktörü olarak değerlendirmekteydi. "Damarlarında Turani kan akmayan neredeyse hiçbir Velikorus (Ruslar) ve Malorus (Ukrainler ve Beyaz Ruslar) yokken", diyordu Trubetskoy, "apaçıktır ki, doğru bir milli ben-idraki için biz Rusların bizde var olan Turani unsurun mevcudiyetini dikkate alması ve Turani kardeşlerimizi tanıması gerekmektedir."
Profesyonel bir tarihçi olmamasına rağmen, Trubetskoy'un tarih yazımı alanında yaptığı ilk kapsamlı çalışma, 1925 yılında yayınlanan Nasledie Chingiskhana (Cengiz Han'ın Mirası) adlı bir kitapçık idi. Eser, tarihi malumat vermekten ziyade, bin yıllık Rus tarihini yeniden yorumlayan formülasyonlardan oluşmaktaydı. Burada Trubetskoy, genel olarak Rus tarihini Doğu tarihine eklemleyerek yorumlamaktaydı. Eserde Cengiz Han'ın liyakat, sadakat ve dini toleransa dayanan bir Avrasya imparatorluğu kurduğu ve Rusların da bu imparatorluğun bir parçası addedildiği, zamanla devletçilik ruhunun Altın Orda devletinden Moskova'ya kaydığı ve bu sonuncunun yükselişinde bu steplerden alınan iradenin etkili olduğu hususları öne çıkmaktadır. I.Petro reformlarının Rusların manevi bütünlüğünü parçalaması, Rus kültürünün özünü bozması, Avrupalılaşma ile beraber devletin emperyalist ve sömürgeci bir karaktere bürünmesi yerilmekte, Bolşevik yöneticilerin, Petro'nun devamcısı olduğu vurgulanmaktadır.
Trubetskoy'un tarih anlayışı, "Rus tarihine Batıdan değil, Doğudan bir bakış" ve Rus etnosunun oluşumunda sadece Slav değil Turani unsurların da etkileşimde bulunması gibi hususlar öne çıkmaktaydı. Ona göre tarih, bütün yolların nihai kertede Avrupa'ya çıktığı tekdüze bir akıştan değil, her medeniyetin kendine özgü zaman çevrimleri olan ve hiçbir kültür ve medeniyetin bu bağlamda ileri-geri diye kıyaslanamayacağı çok bileşenli bir süreçten ibaretti.
Reklam
Trubetskoy'un Rus kültürünün oluşumunda "Turani unsur"un olumlu katkısından detaylı bir şekilde bahsetmesi ve Avrasya tarihini kadim Türk ve Doğu Slav halklarının pozitif etkileşimi olarak sunması, onu aynı zamanda Turkofil (Türk sever) Rus aydını olarak tanımlamaya imkan vermektedir.
1990'lı yıllarda Avrasyacılığın yeniden gündeme gelmesi, Rusya'nın yine benzer meydan okumalarla karşılaşması ile doğrudan ilgili idi. Diğer bir ifade ile, 1900'lerdeki saiklerin benzerleri 1990'lı yıllarda da ortaya çıkmıştı. Bu saikler arasında, Sovyet kimliğinin ve düzeninin çöküşü, perestroykadan ve Batılı reformlardan verim alınamaması ve ülke içinde ayrılıkçı hareketlerin ortaya çıkışının yanısıra Müslüman/Türk azınlığın duyarlılığının artması, ayrıca yakın çevrede Pan-Türkçülüğün yükselişine yol açabilecek bir Türk kuşağının bağımsızlık kazanması vb. faktörler sayılabilir.
Bu arada, 1921 yılında Trubetskoy'un genç Rus muhacirlerden Petr Savitski, Petr Suvchinski ve Georgi Florovski ile birlikte Avrasyacılık fikir akımını kurduğu da kaydedilmelidir. Bu akım, Batılılaşma sürecine karşı hem bir alternatif sunmaya hem de Rusya'nın medeniyet kimliğini yeniden inşa etmeye çalışmaktaydı. 1928 yılında hareketin parçalanması sonrasında Trubetskoy hareket içindeki fiili faaliyetini durdurmuştur.
Sayfa 87 - Küre YayınlarıKitabı okudu
Trubetskoy: Kafkasya'daki seyahatim sırasında nasıl olduysa Mart 1918'de bir kere Bakü'de bulundum, tam da "Müslümanların Sovyet iktidarına karşı isyan ettikleri" esnada, daha doğrusu, Ermenilerin Tatarları katlettikleri o kısa zaman diliminde..." Kaydedilmelidir ki, Çarlık zamanında Ruslar Azerbaycanlıları (ve genellikle tüm Müslümanları) Tatarlar olarak adlandırmakta idiler.
Sayfa 86 - Küre YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Akademik camiada da Trubetskoy'un yakınlarından pek çok kimse bulunuyordu. Sözgelimi, baba Sergey Nikolayeviç (1862-1905) felsefe tarihi profesörü olup XIX. asrın sonunda Rus düşünce hayatının önemli isimlerinden birisi haline gelmişti. Hatta Moskova Üniversitesi'nin 1905 yılında seçimle işbaşına gelen ilk rektörü unvanına sahipti. Amcalarından Yevgeniy Nikolayeviç meşhur filozof ve teoloji profesörü idi, diğer amcası Grigoriy Nikolayeviç de diplomat olarak Viyana, Berlin ve İstanbul gibi şehirlerde görev yapmış ve hatta Dışişleri Bakanlığı'nda Yakın Doğu Dairesi'nin başkanlığına getirilmişti.
Trubetskoy'un büyük dedesi Sergey Petroviç Trubetskoy 1820'lerde ordu mensupları arasında meşrutiyet isteyen "dekabrist" hareketinin liderlerinden biri idi. Dedesi Nikolay Petroviç ise İmparatorluk Musiki Cemiyeti ile Moskova Konservatuarı'nın kurucularından idi. Pek çok ünlü müzisyen, Trubetskoyların Moskova guberniyasında sahibi oldukları ve yaşadıkları Akhtyrka köyünün müdavimleri arasında idi.
Sayfa 84 - Küre YayınlarıKitabı okudu
Münferit milliyetçilikler veya Panslavizm ve diğer "panizmler" gibi kısmi çözümler ile oyalanmamak lazım. Bunlar yalnız işin aslını müphem hale getirmektedir. Daima ve kat'i bir şekilde şunu hatırlamak gerekir: Slavların Germenlere veya Turanilerin Arilere karşı koyması problemin gerçek çözümü değildir; gerçek karşı durma tektir ve şu iki cephe arasında olmalıdır: Roma-Germenler ve dünyanın tüm diğer halkları, yani Avrupa ve Beşeriyet..
Sayfa 80 - Küre YayınlarıKitabı okudu
Roma-Germen olmayan tüm Avrupalılaşmış halkların görevi, öncelikle, sahip oldukları her türlü benmerkezciliği ortadan kaldırmaktır; ikincisi, kendini "evrensel uygarlık" aldatmacasından, "gerçek bir Avrupalı" olma yolundaki her türlü girişimden korumaktır. Bu görev iki aforizmada formüle edilebilir: "kendini bil" ve "olduğun gibi ol".
Sayfa 20 - KüreKitabı okuyor
“Avrupalıların ”barbarlar”dan üstün olduğuna dair objektif kanıtlar yoktur ve olamaz da.” s.47
Sayfa 47 - Küre yayınları
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.