Kitaba dair aman aman bir beklentim yoktu. Aşka inanmayan nemrut bir adam ile onu aşka inandıran cıvıl cıvıl bir kadının ortalama hikâyesini okuyacağımı düşünüyordum. İlk golü de buradan yedim. Zira Prem hiç de sandığım gibi nemrut değildi. Aksine Kareena'ya ilgisini göstermekten hiç çekinmedi ve onu orijinal ve tatlı randevulara götürdü. Hatta her Rina dediğinde kalbimi çalmaktan da geri durmadı. Tek sıkıntısı, ısrarla aşkın varlığını reddetmesiydi ki o konuyu da Kareena halletti sağ olsun. Hayır, direndin direndin de ne oldu Prem? Aşk savaşında ele geçirildin, Kareena tarafından dize getirildin yani.
Cıvıl cıvıl birisi olmadığı için Kareena hakkındaki öngörüm de yanlış çıktı ama o da beğendiğim bir karakter oldu. Teyzeleri haricinde korkunç bir aileye sahip olmasına rağmen kendi değerinin farkında olması, tüm baskılara rağmen aşkı aramaktan vazgeçmemesi ve isteklerinden daha azına sahip olması gerektiğine inanmaması çok güzeldi.
Karakterleri sevdiğim gibi ilk yarıda yaşanan hemen her şeyi de sevdiğim için gayet keyifle okuyordum kitabı. Ama ikinci yarıda beğenim azaldı ya. Sebebini nasıl anlatsam bilmiyorum ama bir olmamışlık ve gelişigüzellik hissetmeye başladım. Olaylar kendini tekrar etmeye başladı, karakterlerin tavırları yapaylaştığı için aşkları da tutkuları da hissedilmez oldu, final hiç içime sinmedi. Sanki yazar ilk yarıya tüm özenini vermiş de ikinci yarıya hiçbir hevesi kalmamış gibiydi. Niye böyle oldu bilmiyorum ama rahat 8 puan verebileceğim bir kitabın 5 puana kadar gerilemesi beni üzdü.