1943 yılında İstanbulda doğan Nurettin Orno, 1963 yılında Kuleli Askeri Lisesini, 1965 yılında Kara Harp Okulunu bitirdikten sonra katıldığı Türk Ordusu saflarında, mümtaz subay olarak hizmetler verdi.
1979 yılında, Silahlı Kuvvetler Dil Okulunu derece ile bitirerek, Fransanın Montpellier şehrindeki edebiyat fakültesinde, ileri düzeyde Fransızca lisan öğrenimi yaptı.
1984 yılı sonlarında, kendi isteği Ordudan ayrılarak intisap ettiği sivil havacılık sektöründe, Bodrum Imsık Havaalanının yapım ve işletilmesinde önemli rol oynadı.
Uzun süredir ayakkabı yan sanayi sektörü ve sigortacılık dalında hizmetler veren Nurettin Orno, halen evli, iki çocuk babası ve üç torun sahibi olup, boş zamanlarını resimle ve edebiyatla dolu dolu geçirmektedir.
... Söyle bana a çocuk, henüz on beşindeki kınalı kuzu, söyle bana, söyle ki anlatayım bilmeyene, nasıl sevilir bir vatan, nasıl kahramanca can verilir toprak uğruna?....
Abdülaziz İzzet onlarca yıl sonra geçmişini düşündüğünde kaderine fazlaca benzeyeceği karışık bir dönemde Hanya'da doğdu. Yıl 1879'du. O günlerde Yunanistan, 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi'nin Rusya lehine cereyan etmesinden cesaret alarak Girit'te ayaklanma çıkartmakla meşguldü.
Osmanlı Devleti Girit meselesinin büyümesini istemediğinden, 1878 Ekim ayında, Hanya yakınlarında "Halepa" anlaşmasını imzalamış ve Giritli Rumların imtiyazını yükselterek onalar muhtariyet hakkı vermişti. Adadaki Rumlara tanınan bu haklar, genişleme politikası güden Megalo İdea'cı Yunanlıların işine yaramış, adadaki Müslüman halkı tedirgin edecek davranışlar göstermişlerdi. Etnik köken, din ve mezhep farklılıklarına rağmen asırlardır örnek bir uyum içinde yaşayan ada halkını huzursuzluğa iten bu davranışlar, ileride hiç istenmeyen fikir çatışmalarına, dahası düşmanlıklara neden olacaktı.
Sayın Nurettin Orno, mensubu olduğu ailelerin Girit'ten neden ve nasıl ayrılmak zorunda kaldıklarını, geldikleri Türkiye'de kendilerini nasıl karşıladıklarını, yaşamak ve hayatta kalmak için nasıl mücadele ettiklerini, hüzünlü bir dille anlatıyor. Yaklaşık 100 yıllık bir dönemi kapsayan bu süreçte okuyucu da kendini ailenin bir yakını gibi hissederek, farkında olmadan bir empati kurmaya başlıyor. Tarihimizin pek fazla bilinmeyen, anlatılmayan, kulaktan dolma bilgilerle yayılan bu dönemine ait gerçekten ibret verici ve hüzünlendirici bir belgesel roman...