Ölüme değil, ölenlerle bir daha yaşanmayacaklara üzülüyorduk. Sevdiklerimiz olduğunda ve ailemiz, günün büyük bir bölümünü beraber geçirdiğimiz ailemiz, birbirimize kenetlenerek hayat sa- vaşını idame ettirdiğimiz ailemizden birisi öldüğünde o değil de biz ölüyoruz; geride kalanlar olarak biz. Şimdi iyi anlıyorum ya, keşke anlamasaydım. Bilginin, hissiyatın bu kadar acı olduğu başka bir örneği yok. Tecrübe en fazla bu kadar acıtabilirdi zaten.
Kitap bir insandır, bir hayat, bir düş, bir gerçek, bir zaman, bir dünya, bir bilgi -engin bir bilgi-, sistem, parça, dolaşım, can yeleği, deniz, yalnızlığa övgü, arkadaş ve adını ne koyarsan koy, bir inanış biçimi, her şeydir.
Otogar adından da anlaşılacağı gibi otogar etrafında dönen bir kitap.. çoğumuz yolcu olarak geçmişizdir içinden ama bu kitabı okuyunca oradaki çalışan insanlar cephesinden de bakabiliyoruz dışarıya. Otogar yazarın ilk ve tek kitabı. İlk kitap denemesine göre oldukça derin cümleleri gözlemleri var. Altını çizdiğim ve bana farkındalık katan yerleri oldu.
Kitabın içeriğine bakarsak bir gerçeklik, bir hayal dünyası derken bir distopya okuduğumu farkettim. Yaşadığımız hayat bir çark gibi dönüyo ama bu bizim kararlarımızla mı sürüyo yoksa önceden planlanmış bir döngü var biz de buna ayak mı uyduruyoruz bilemedim..
Başka kitaplar yazarsan da okurum zevkle