Karanlık gecelerin sessizliğinde yankılanan o genç kahkahalarım
Yerini geçmişten hüzünlere bırakıyor.
Gidenlerin nidasına bir hüzün daha katıyor,
Konuşuluyor ölenler, terk edenler ve bitmez sanılıp bitenler...
Söyle sevdiğini, sarıl sevdiklerine, o ölüm kara kutusu açılmadan yap ne yapacaksan. Bir daha bulamayabilirsin, bir daha söyleyecek sözcüklerin olmayabilir.
Bizim olan o sokaktan eser kalmamış. Ne o büyüdüğüm ev ne de gölgesinde saklandığımız ağaç. Sırtına yüz koyup saklambaç oynadığımız daireler de kalmamış. O sakallı, göğsündeki kılları gömleğinin arasından hep dışarı fırlayan amca da yok artık. Ne o çocuk kavgalarımız ne de saf kahkahalarımız kalmamış. Geçen zaman öyle güzel alıyor ki bizden her şeyi... Özel duyacağımız şeyleri mi alıyor yoksa onun aldığı şeylere karşı mı özlem duyuyoruz biraz düşündürüyor. Ama ne fark eder ki? Özlemin kaynağını bulsan ne bulmasan ne!
Sokaklarında dönüp durduğumuz, birbirimizi kovaladığımız, kavga ederken düştüğümüz ama düştüğümüz zaman da kavga ettiğimiz kişi tarafından kaldırıldığımız, kavgaların bile temiz olduğu o çocukluk, o zamanlar şimdi sadece birer hatıra olarak kalıyor. Bu muymuş büyümek? Özlem dolmak, saflığını yitirmek ve dünyaya daha bir dar pencereden bakmak mıymış?
IMF, gelişmekte olan bir ülkeye girerken, güya ihracatı ve geliri artıracak, refah sağlayacak paketler uygulatıyor. Ancak nedense ithalat ihracattan daha çok artıyor. Köyden kente göç ve işsizlik patlıyor.
"Şiir bir sanattır, sanat şiir gibidir.”
"Hepimiz, kimi zaman aramaktan vazgeçtiğimiz kimi zaman pes etmediğimiz ve bir şekilde birbiriyle çakışan yolculuktayız. Herkes, birbirinin hayatına bir şekilde dokunuyor ve bu dokunuşlara anlamları yükleyen yine bizleriz. Hayatımızın her adımında olduğu gibi her sonuç, bizim seçimlerimizin