Beynimizin mutluluk için değil, hayatta kalmak ve üremek için evrim geçirdiğini bilmemiz önemli, dolayısıyla zorlayıcı duygularla ya da sıkıntılı ruh halleriyle yaşayabilmeye, bunları kabul edip tolerans göstereceğimizi öğrenmeye ihtiyacımız var.
Kendimize sevgi ve ilgi ile yaklaşarak iyi davranmayı öğrenebilirsek, hatta işler zorlaştığında kendimize yardımcı olabilecek mesajlar verebilirsek, muhtemelen beyninizin iyiliğe tepki veren bölümlerini uyarırız.
Kendimizle rekabet etmeye, çabalamaya, başarmaya, diğer insanları kontrol etmeye ya da etkilemeye gereksinim duyan rakabetçi zihniyete dayalı bir içsel ilişki geliştirirseniz, işler iyi giderken kendiniz iyi hissedebilirsiniz ama başarısızlıkta depresyona girebilir, kendinizi değersiz ya da kaybeden olarak görebilirsiniz.
Oysa sevgi ve ilgi zihniyeti, işler tam istediğimiz gibi gitmediğinde cesaret, destek ve sakinleştirme amacı ile devreye girer. Yani kendimizi umursamak, anlamak, cesaretlendirmek, iyi ve destekleyici düşünerek böyle hissetmek için zihnimizde bu yaklaşımı yaratmaya çalışmalıyız...
Kitap; kendimiz ve başkaları için şefkat geliştirmenin, zorluklarla yüzleşerek bunların üstesinden gelmemize yardımcı olabileceğini, zihnimizin, algıladığı tehditlere karşı hassas ve hızlı tepki verecek şekilde nasıl geliştiğine ve bu hızlı tehdit-tepki sisteminin endişe, depresyon ve saldırganlık kaynağı olabileceğine değiniyor. Okurken zorlandığım bir kitaptı. Dilini kendime göre fazlasıyla ağır buldum. Çok fazla psikolojik terim vardı. Bu okumamı fazlasıyla zorlaştırdı ve sıkıcı kıldı. Fakat şefkatli düşünme konusunda kendisini gelişmek isteyenlere öneririm.
Depresif duygulara sahip olduğum bir dönem aldığım bir kitap...1 yılı geçmiş okumaya başlayalı ve bu süreçte ben iyileşirken o da benimle yol aldı.Depresyon bir süreç ve sonucu belirlemek için bekleyemeyiz.Bu kitap harekete geçmek için iyi bir başlangıç.Yolculuğu yeni başlayanlara iyi bir yol arkadaşı olması dileğiyle...
Kitap gayet yararlı ancak çeviri berbat, hatta iğrenç. Malum, dile hakimiyet için edebiyat şarttır. Çeviriyi yapan kişilerin her ikisi de felsefeci, yani alanın içinden; fakat edebiyatları kötü olduğu için muhtemelen iyi anladıkları bu metni anadilleri olan Türkçe'ye çevirirken çuvallamışlar. Her sayfada ortalama en az 2 kez acı çekiyorum anlamak için.
Yayınevleri kötü çeviri konusunda hassas olmazlarsa uzun vadede kendileri kaybederler. Sevgili Fol Yayınları, güzel kitapları basıyorsun ama çevirmenlerin çok kötü. "Fol kendini düzeltti" tümcesini duyana kadar mecbur kalmadıkça Fol'den çıkma bir kitap okumak istemiyorum şahsen.