Philip Arthur Larkin (9 Ağustos 1922 – 2 Aralık 1985) İngiliz şair ve yazardır. Orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak Coventry'te doğan Dahl, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yazdığı roman ve şiirlerle 2008 yılında The Times tarafından savaş sonrası Britanya'sının en önemli yazarı olarak gösterilmiştir.
1922'te Coventry'te doğdu. 1943'de Oxford Üniversitesi'ni bitirdikten sonra, çeşitli üniversitelerde kütüphaneci olarak görev yaptı. 1955 yılındaysa 30 yıl süreyle görev yapacağı Hull Üniversitesi'nin kütüphanesindeki görevine başladı.
İlk şiirlerini ve yazılarını, henüz çocuk sayılacak yaşlarda yazmaya başlayan Larkin 1946 yılında ilk romanı Jill'i yayınladı . Ertesi yıl da A Girl in Winter yayımlandı.1955yılında kendisine bir şair olarak ün kazandıracak kitabı The Less Deceived'i yayımladı.
Şiirlerinin yazımında W. B. Yeats, W. H. Auden ve T. S. Eliot etkilenen Larkin döneminin en etkileyici şiirlerinden bir kısmına imza attı.
1984 yılında yakalandığı kanser sonucu iyileşemeyerek 2 Aralık 1985 yılında hayatını kaybetti.
Ölümünden sonra yazılan biyografi ve anılarda ırkçı görüşleri ve pornografiye olan merakının ortaya konması Larkin'in saygınlığını sarsmış olsa da halen 20. yüzyıl İngiltere'sinin en önemli şairlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.
Işıltıyı görünce zihin durur.
Vicdan azabıyla değil, iyilik yapılmadı..
Sevgi verilmedi, zaman geçmeden bitti
Ta ki sonsuz boşluğa kadar.
Bizi bekleyen ve her zaman gerçekleşecek yok olmaya kadar.
Burada olmayacak, hiçbir yerde olmayacak.
Ve yakında..
Daha korkunç, daha gerçek bir şey yok.
Bu, korkunun özel bir hali.
Hile yok.
Hiç ölmüyormuşuz gibi yapalım diye ortaya çıkan..
O koca, eski püskü, ahenkli, sırma kumaş giyen
Din adamları, bunu daha önce denedi.
Ve sahte iddialar ortaya attılar.
Aklı başında biri hissetmeyeceği bir şeyden korkmazmış.
Asıl korktuğumuz şeyin bu olduğunu anlamadılar.
Görmemek, duymamak, dokunamamak, tadını veya kokusunu alamamak.
Düşünecek bir şey olmaması.
Sevecek ya da bağlanacak bir şey olmaması.
Hiçbirinin olmadığı bir uyuşukluk hali.
Birçok şey asla gerçekleşmeyecek.
They fuck you up, your mum and dad.
They may not mean to, but they do.
They fill you with the faults they had
And add some extra, just for you.
But they were fucked up in their turn
By fools in old-style hats and coats,
Who half the time were soppy-stern
And half at one another’s throats.
Man hands on misery to man.
It deepens like a coastal shelf.
Get out as early as you can,
And don’t have any kids yourself.