Nasıl bunca kadın, aralarında bir tane erkek bile olmadan erkeğe şiddeti konuşuyor ve üstelik bunu çözmeye çalışmak yerine tam aksini yapıyordu, biz de kendi dünyamızda bunu yapıyorduk, değil mi? Kadınların kendi haklarında dahi konuşmasına izin vermiyorduk. Her türlü şiddeti saçma sapan bir sebebe bağlıyor, içimizi rahatlatıyorduk. Şiddetle savaştığımızı iddia ederek onları sıkıyor, yediklerinden içtiklerine, giydiklerinden gittikleri yere kadar her şeyi baskılıyor, şiddeti arttırmış olmaktan başka hiçbir işe yaramıyorduk.
Kadınları kendimizden ve hemcinslerimizden korumaya nasıl da alışmıştık. Oysa bu dünya, onun özgür olabildiği ve sokakta dilediği gibi yürüyebildiği bir dünyaydı.
İrem,bunu hemen yapıp sırasına dönmek istemenin verdiği o telaşlı sesiyle,''Günaydın,''diye yanıtladı.Elindeki mavi kapaklı kitabı sıranın üzerine bıraktı.''Kitabı istemiştin.''
Miraç sevinçle,kocaman gülümsedi.''Bitirdin mi?''
''Evet.Güzel bir kitapmış.Umarım sen de seversin.''
Sesi umursamazdı ama kendinden bile gizlediği bir iç sesi vardı.Umarım seversin.Sevmek zorundasın çünkü daha önce hiç kimseye kendi okuduğum kitabı öylece teslim etmedim.Onu sevmek zorundasın.Sanki orada durmaya daha fazla dayanamıyormuş gibi arkasını dönüp giderken Miraç aceleyle,tereddütle ve tanımlayamadığı bir sürü duyguyla teşekkür etti,İrem ise çocuğun bir şekilde yine duyacağından emin bir şekilde,arkasını dönmeden önemli olmadığını mırıldandı.
Aslında önemliydi elbette fakat İrem'in bunu öğrenene dek gidecek daha çok yolu,yaşayacak daha çok öyküsü vardı.
Tebessümlerin bulaşıcı olduğunu kanıtlamaya çalışırmış gibi Güneş de güldü.''Neye gülüyorsun?''
''Bizimkiler de sahneye oturmaya bayılır.Sahne seni de hemen kendine çekti,ona gülüyorum.''
Güneş,herkesin bildiği sıradan bir gerçeği dillendirirmiş gibi,''İyi hissettiriyor,''diye yanıtladı.İki eline dayanarak arkaya doğru yaslandı ve başını kaldırıp tavana baktı.
Ömür gözünü bile kırpmadan,''Evet,''diye yanıtladı onu.Kadının bal rengi gözleri ışıkta parlıyordu.Ömür,o yukarı bakarken fark etmişti ki kirpikleri kısacıktı.Kaşları biraz seyrekti.Yanakları,herhalde yorulduğu için kıpkırmızıydı,öyle dolgundu ki elmacık kemikleri hiç belli olmuyordu.Birbirine girmiş saçları sırtına dökülüyordu.Haklıydı.''Çok iyi hissettiriyor.''
İrem'in tarif ettiği sokağa döndüklerinde İrem aniden,''Bir gün onlarla gideceğim,''dedi.''Benim de onlarla olduğum bir gün gelecek.''Duraksadı.''Burası.''
Dünya,arabayı kenara çekip İrem'e döndü.Gülümsedi,onunla iyi anlaşacaklarını seziyordu.''Bunu yapacağından eminim,''dedi.''Ama hikayenin o bölümüne dek neler yaşacağını hiç merak etmiyor musun?''
Yetişkinler,İrem'in bu cümlesine asla böyle yanıt vermezdi.Buna daha vakit olduğunu ve üniversite sınavına çalışması gerektiğini söylerlerdi.Daha çok küçük olduğunu söylerlerdi.İrem,daha önce bu sorunun cevabını hiç düşünmemişti.
Bu yüzden duyduğu soru,İrem'in zihninde arabadan indikten sonra,binaya girene dek,eve girdikten sonra ve yatağına uzanana dek yankılanıp durdu.Akşam başını yastığa koyduğunda onu uykusuz bırakan şey Ankara'ya gidememiş olması değildi ilk kez,hikayesinin o zamanına dek neler yaşamak istediğinden emin olmadığını fark etmesiydi.