Liseyi Ankara Fen Lisesi'nde okuduktan sonra tıp alanına yöneldi. 1983 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Uzmanlığını 1991 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalından aldı. 1993 yılında psikiyatri doçentliğini aldı. 1995 yılında atandığı doçentlik kadrosundan sonra, 2000 yılında profesör oldu. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında hekimliğe ve hocalığa devam eden Tükel, 1994'ten bu yana Ayaktan Tedavi Birimi sorumluluğunu üstlenmektedir. 1998 yılında kurduğu Anksiyete Bozuklukları Polikliniğinde araştırma ve tedavi faaliyetlerini sürdürmektedir.
Ulusal ve uluslararası yayınlarda pek çok bilimsel makalesi bulunan Raşit Tükel, 20 Aralık 2012'de yapılacan seçimlerde İstanbul Üniversitesi rektörlüğü için aday oldu ve en yüksek oyu olmasına rağmen atanmadı. Zeytin Dalı Harekâtı kapsamında Türk Tabipleri Birliği'nin yaptığı açıklama gerekçesiyle konsey üyeleriyle beraber gözaltına alındı ve İstanbul Üniversitesi'ndeki görevinden üç aylığına uzaklaştırıldı. 5 Şubat günü tüm konsey üyeleri serbest kalırken, Tükel de İÜ'deki görevin iade edilmesi sonrasında geri döndü. Halen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı görevini sürdürmektedir.
Freud'un bir anlatısına göre genç bir insanin hayatını mahveden üç şey vardır ; duygusallık, farkındalık ve fazla düşünmek. Yüksek bir bilinç düzeyi ,en büyük cehennemdir. Bunu anksiyete nöbetlerinin tam ortasında anlarsın...
Anne, başlangıçta bebeğe neredeyse yüzde yüz uyum göstererek, bebekte, kendi memesinin onun bir parçası olduğu yanılsamasının doğmasına fırsat tanır. Annenin bebeğin gereksinimlerini "yeterince iyi" olarak karşılaması, bebeğin, kendi yaratma kapasitesine karşılık gelen bir dış gerçeklik olduğu yanılsamasına neden olur. Ancak, zaman içerisinde, bebek, tahammül edebileceği kadar hayal kırıklıkları ile karşılaştıkça, dışarıdaki nesnelerin gerçekliğini farkına varacak ve gücünün bazı şeylere yetip, her şeye yetmeyebileceğini kabullenmek durumunda kalacaktır. Bebek, ilkel tümgüçlülükten engellenme ve bağımlılığın yaşanmasına giden bu yolda bir geçiş nesnesi oluşturmaya yönelir. Bebeklikteki bu ara bölge, çocuk ile dünya arasında bir ilişkinin başlaması için zorunludur.
Klein'a göre, anksiyetenin kökeni, yaşam ve ölüm dürtüleri arasındaki çatışmada yatar. Yaşam ve ölüm dürtüleri arasındaki mücadele yaşam boyu sürdüğünden, anksiyetenin bu kaynağı hiç yok olmaz; tüm anksiyete durumlarında sürekli bir etken olarak devreye girer. Ölüm dürtüsünün içteki işleyişinden ortaya çıkan tehlike, anksiyetenin ilk nedeni olarak kabul edilir. Bu da, zihnin derin tabakalarındaki ölümlülüğün, ölüm dürtüsünün tehdidi olarak algılanmasında kendini gösterir.
Freud’un yaklaşımına genel bir bakış olmuş, özet gibi bir nevi. Dili yalın ve anlaşılır olduğundan, okurken sıkmıyor. Freud’u merak eden; ama nerden başlayacağını bilmeyen kişilerin beğeneceğini düşünüyorum.